kolları

listen to the pronunciation of kolları
Türkisch - Englisch
handles
Rings, often stirrup-shaped but sometimes semicircular, cast in pairs on the upper side of gun and howitzer tubes at the center of balance With the cascabel, the handles were used to attach tackles when lifting a piece to or from its carriage The handles of ornately-decorated early ordnance were often cast in the form of dolphins, and early works call then by that name
Axe handles are made of hickory and range from 20" to 36" long The most common is 36" Handles for single-bit axes are curved to help increase leverage Double-bit axes have straight handles because the handle must be symmetrical with the double-edge head
The squares that appear on the borders of selected objects like a Text Box When handles of different size are present, the large handle is used to move and the smaller handles are used to resize
Handles give you something to grab on to! You wouldn't get very far in graphics editing without these
third-person singular of handle
Names that the wrestlers usually use themselves Usually not the names that they use in the ring
Places on a widget or screen where the object can be"grabbed" for repositioning or resizing
Bars at the back of a two-man sled that the brakeman pushes on to get it started on the descent
A ‘Handle’ refers to (or identifies) elements associated with inter-application communications (i e a database connection is achieved via dbhandle )
Flattened half-rings case on some bronze weapons Placed over the center of gravity to facilitie lifiting On early, heavily decorated weapons, the handles were often cast to resemble dolphins, and were known by this name
Small squares that appear around the periphery of a selected object
used instead of a control bar to fly the kite In 4 line kites, a pair of bent handles with one power line connected to the top and one brake line connected to the bottom of each A "link line" or harness line runs between the two handles to allow a harness to take the load of the kite and for one-hand or short-term no-hands flying Allows more precise landing, better luff recovery, quicker handling and better sensitivity, but less tendency to automatically return to a neutral position, less solid-feeling, more "fumbly" and usually twitchier Generally considered unsuitable for inflatable kites
Whether this term is taken from trucky talk like "Trying to get a handle or something" or not is open to speculation, but what it means in chatting circles is the name you go by when you chat Some people use their own name and look rather unholy, not to mention dull, when they go into Christian rooms surrounded by handles like Jesus Loves Me, God's Little Sunbeam and Seen The Light (yeah right, as if anyone would call themselves something like THAT ), but then, their argument might be that at least they are being honest and not trying to be someone they're not Boy, some chatters can be so sensitive And no, I'm NOT one of them, so WATCH IT!!
Small squares on (or sometimes near) elements to indicate that they have been selected
plural of handle
kol
{i} sleeve

These blouses are long sleeved. - Bu bulüzler uzun kolludur.

She held him by the sleeve. - O, onu kolundan tuttu.

kol
arm

He caught me by the arm. - O beni kolumdan yakaladı.

The cushions on the sofa don't match those on the armchairs. - Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.

kolları sıvamak
to gird one's loins
kolları sıvamak
roll up one's sleeves
kolları/larını sıvamak
to get ready to do something, roll up one's sleeves
kol
{i} handle

This car handles very easily. - Bu araba çok kolay kullanılır.

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

kol
offtake
kol
branch

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

kol
{i} foreleg
kol
{i} flipper
kol
post

Her recently-released short story collection thrills enthusiasts of postmodern works in Esperanto. - Onun yakın zamanda yayımlanan öykü koleksiyonu Esperanto'da post modern eserlerin meraklılarını heyecanlandırıyor.

The bridge is supported by 10 posts. - Köprü on kolonla destekleniyor.

kol
lever handle
kol
shank
kol
team

Our team can easily beat your team in the first game. - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.

Beating the other team was no sweat at all. - Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.

kol
(Coğrafya) affluent
kol
bellcrank
kol
truss
kol
bell crank
kol
leg

Many had lost their arms or legs. - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

Marijuana is now legal in Colorado. - Esrar Kolarado'da artık yasaldır.

kol
(Havacılık) col

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer. - Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.

kol
hand

This car handles very easily. - Bu araba çok kolay kullanılır.

He turned the doorknob with his left hand. - O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.

kol
section

I asked for a seat in the smoking section. - Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.

Mary cleared the platforming section with ease. - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.

kol
(Mimarlık) annex
kol
bracket
kol
subsection
kol
fin

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

kol
(Tıp) chol

Cholera is uncommon in Japan. - Kolera Japonya'da yaygın değildir.

There have been many cases of cholera this year. - Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.

kol
stay

It's not always easy to stay healthy. - Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.

Let's stay somewhere with easy airport access. - Havaalanına kolay erişimi olan bir yerde kalalım.

kol
{i} crank

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

kumanda kolları
levers
kol
wing

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

kol
phylum
kol
brachion
kol
embranchment
kol
tappet
kol
department
kol
tributary
kol
limb
kol
brachial
kol
{i} Rod
gençlik kolları
youth representation
kadın kolları
Women representation, women's representation
kol
{i} offset
kol
arm of
direksiyon kolları
(Otomotiv) steering arms
haç şeklindeki kilisenin yan kolları
transept
kol
strand (of a rope)
kol
sleeve; handle
kol
arm (of a chair)
kol
brace

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

kol
lever

Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever. - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

kol
handle; lever
kol
rounds
kol
neck (of a musical instrument)
kol
(giysi) sleeve
kol
side (direction)
kol
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
kol
butchery shank
kol
club (in a school)
kol
phys. arm
kol
division, branch
kol
(bitki) branch
kol
formerly wing (of an army)
kol
ramification
kol
gang; troupe
kol
(Askeriye) column
kol
patrol
kol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

kol
stolon; subsection
kol
arm; foreleg
kol
limb, large branch (of a tree)
kol
outfall
kol
bar

Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years. - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.

I can barely bend my left arm. - Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.

kol
stolon
kol
(Anatomi) brachium
kol
detent
ırmak kolları
headwaters
Englisch - Englisch

Definition von kolları im Englisch Englisch wörterbuch

KOL
sign of affection (in Internet chats)
Türkisch - Türkisch

Definition von kolları im Türkisch Türkisch wörterbuch

kol
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Kol
dal
kol
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
kol
İş takımı, ekip, grup
kol
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
kol
Ön ayağın üst bölümü
kol
Kanat
kol
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
kol
Giysinin kolu saran bölümü
kol
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
kol
şube, dal
kol
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
kol
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
kol
Dizi, düzen
kol
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
kol
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
kol
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
kol
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
kol
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
kol
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
kolları
Favoriten