Translating this text will be very easy.
- Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
To be always honest is not easy.
- Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
It was not so simple to write a letter in English.
- İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.
The work here is fairly simple.
- Buradaki iş oldukça kolaydı.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
I found the problem uncomplicated.
- Ben sorunu kolay buldum.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
- Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
That cocktail is sweet and easy to drink.
- O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
- Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
All the other languages are easier than Uighur.
- Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
It must be easy for him to find the way.
- Onun yolu bulması kolay olmalı.
I thought doing this would be easy.
- Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.