kol

listen to the pronunciation of kol
Türkisch - Englisch
sleeve

Roll up your right sleeve. - Sağ elbise kolunu yukarı çek.

Tom wears long sleeves when working in the garden. - Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.

arm

The cushions on the sofa don't match those on the armchairs. - Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

offtake
branch

Which branch of the armed forces were you in? - Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?

Those branches break easily. - O dallar kolayca kırılır.

post

Please take this parcel to the post office. - Lütfen bu koliyi postaneye götür.

The bridge is supported by 10 posts. - Köprü on kolonla destekleniyor.

lever handle
shank
team

Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured. - Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.

Our team can easily beat your team in the first game. - İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.

(Coğrafya) affluent
bellcrank
truss
bell crank
leg

Many had lost their arms or legs. - Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different. - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

(Havacılık) col

I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him. - Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.

Memories of my college days come to my mind. - Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.

hand

He turned the doorknob with his left hand. - O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

section

Mary cleared the platforming section with ease. - Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.

I asked for a seat in the smoking section. - Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.

(Mimarlık) annex
bracket
subsection
fin

Finding his office was easy. - Onun ofisini bulmak kolaydı.

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

(Tıp) chol

My cholesterol levels are high. - Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.

There have been many cases of cholera this year. - Bu yıl çok sayıda kolera vakası yaşandı.

stay

It's easier to stay out of jail than to get out of jail. - Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.

You have to stay in your seat. - Sen koltuğunda kalmak zorundasın.

wing

Tom took me under his wing. - Tom bana kol kanat gerdi.

She took me under her wing and taught me everything she knew. - O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.

offset
strand (of a rope)
sleeve; handle
arm (of a chair)
crank

Tom's car has crank windows. - Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.

I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle. - Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.

brace

Tom noticed the bracelet on Mary's arm. - Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.

Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient. - Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.

brachial
lever

You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up. - Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.

Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever. - Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

handle; lever
rounds
tappet
neck (of a musical instrument)
(giysi) sleeve
side (direction)
arm; sleeve; foreleg; flipper; branch; bar, handle, crank, lever; (okulda) club; team, gang, troupe; patrol; column
butchery shank
club (in a school)
phys. arm
division, branch
(bitki) branch
formerly wing (of an army)
embranchment
rod
ramification
gang; troupe
limb
(Askeriye) column
patrol
stick

Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick. - Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.

stolon; subsection
arm; foreleg
limb, large branch (of a tree)
{i} handle

This machine is easy to handle. - Bu makineyi idare etmek kolaydır.

I put a new handle to the door. - Kapıya yeni bir kol taktım.

{i} foreleg
{i} flipper
phylum
brachion
department
tributary
arm of
outfall
bar

Winston was an earthborn, but he emigrated to the Martian colony Barsoom in his teenage years. - Winston bir faniydi ama gençlik yıllarında Mars kolonisi Barsoom'a göç etti.

I know from experience; playing soccer barefoot is a bad idea. You could easily end up with broken toes. - Ben deneyimimden biliyorum; yalın ayak futbol oynamak kötü bir fikir. Kolayca kırık ayak parmaklarınla son verebilirsin.

stolon
(Anatomi) brachium
detent
kol saati
watch

I got her a wrist watch. - Ona bir kol saati aldım.

I've mislaid my watch. - Kol saatimi kaybettim.

kol ağzı
cuff
kol bantı
(Televizyon) arm band
kol bağı
(Askeri) brassard
kol bileği
wrist
kol bitki
branch
kol böreği
(Gıda) rolled pastry
kol dere
(Teknik,Turizm) affluent
kol düzeni
(Askeri) line astern
kol düğmesi
cuff-link
kol düğmesi
wrist pin
kol düğmesi
sleeve link
kol gezen
rampant
kol gezmek
go the rounds
kol gezmek
prowl around
kol kanalı
tributary channel
kol kemiği
(Tıp) humeri
kol kuvveti
hand power
kol uçuşu
(Askeri,Havacılık) formation flight
kol yatağı
rod bearing
kol yayı
lever arch
kol çay
affluent
kol ırmak
side stream
kol ırmak
tributary stream
kol ağzı
Cuff, wristband, (sleeve) opening
kol ağzı
Cuff, wristband
kol bastı
pressed the lever
kol düğmesi
Cufflink, cuff link
kol düğmesi
Cuff link
kol evi dikişi
(Tekstil) armhole seam
kol evi pervazı
(Tekstil) armhole facing
kol evi çapı
(Tekstil) armhole diameter
kol kanat germek
Keep safe, keep from harm, safeguard, guard, look after, take care of
kol kanat germek
(deyim) Protect someone
kol kemiği
humerus
kol çantası
shoulder bag, handbag, clutch bag
Kol. Şrt
(abbr. for Kolektif Şirket) unlimited company; general partnership
kol akarsu
tributary stream
kol askısı
med. sling
kol askısı
sling

My arm is in a sling. - Kolum bir kol askısında.

Tom's left arm is in a sling. - Tom'un sol kolu bir kol askısında.

kol atardamarı
anat . brachial artery
kol atmak
1. (for a tree) to put forth branches. 2. to spread, extend
kol ağzı
wristband
kol bağı
mil . brassard
kol bobini
tapped coil
kol boyumu ölçer misiniz
Can you measure my sleeve length
kol boşluğu
(Askeri) column gap
kol bölümü
arm section
kol dayama yeri
armrest
kol dayanağı
arm rest
kol dayanağı
armrest
kol demiri
crossbar
kol demiri
iron bar (used to bar a door)
kol demiri
crowbar
kol desteği
arm rest
kol devre
(Elektrik, Elektronik) branch circuit
kol düzeni
sleeve
kol düğmesi
cufflink
kol düğmesi
link
kol emeği
hand labour
kol emeği
manual labor
kol evi
armhole
kol evi
tailor . armhole, place where the sleeve joins the yoke
kol gezmek
1. (for a security force) to patrol an area. 2. (for a criminal) to prowl around or lurk in an area
kol gezmek
to patrol, to go the rounds
kol gezmek
stalk
kol gücü ile yapmak
manhandle
kol ile ilgili
brachial
kol istasyonu
tributary station
kol kanal
branch duct
kol kanat olmak/germek
to take (someone) under (one's) wing
kol kapağı
(shirt) cuff
kol kası
arm muscle
kol kemiği
anat . humerus
kol kemiğine ait
humeral
kol kola
arm in arm

Steve and Jane always walk to school arm in arm. - Steve ve Jane her zaman, kol kola okula yürürler.

She walked arm in arm with her father. - Babası ile kol kola yürüdü.

kol kola girmek
to link arms
kol kopartma gücü
arm crowd force
kol oyuğu
(Tekstil) armhole
kol saati
wristwatch

Any wristwatch is fine if it's not too expensive. - Herhangi bir kol saati çok pahalı değilse iyidir.

This wristwatch is very valuable. - Bu kol saati çok değerlidir.

kol saati
wristlet watch
kol saati
wrist watch

I got her a wrist watch. - Ona bir kol saati aldım.

I wonder when they'll come out with a cell phone in a wrist watch. - Ne zaman onların kol saatinde bir cep telefonuyla çıkacaklarını merak ediyorum.

kol saati istiyorum
I'd like a watch
kol saati kurma düğmesi
stem
kol tahtası
sleeveboard
kol testeresi
bow saw, frame saw
kol testeresi
frame saw
kol uzatmak
to spread, expand, branch out
kol va bacaklarını sararak tırmanmak
swarm
kol va bacaklarını sararak tırmanmak
swarm up
kol ve ayak bileklerini birbirine bağlamak
spread-eagle
kol vurmak
to patrol; to wander around
kol yapma
sleeving
kol yormak
to work hard
kol örtmesi
(Askeri) column cover
kol ırmak
side stream, tributary stream
kol şeridi
chevron
koltuk kol dayanağı
armrest
sağ kol
lieutenant
demir kol
crowbar
kol düğmesi
(Tekstil) cuff links
kol düğmesi
(Tekstil) sleeve button
uzun kol
(Tekstil) long sleeve
ön kol
(Tıp) fore arm
ön kol
(Anatomi,Tıp) forearm
kol kemiği
arm bone
eğitsel kol
educational branch
takma kol
Install lever
altın kol düğmeniz var mı
Have you got any gold cufflinks
ara kol
extension
atın bir kol saati görmek istiyorum
I would like to see a gold watch
ayaz Paşa kol geziyor/kola çıkmış/çıktı
(Konuşma Dili) It is freezing weather
bataklıklı kol
n. bayou
bataklıklı kol
branch of a river
beşinci kol
fifth column
bilek/kol saati
wrist watch
bir çift kol düğmesi rica ediyorum
I would like a pair of cufflinks
biyel kol komple
con rod assy
biyel kol somunu
(Otomotiv) connecting rod nut
bu kol saatini tamir edebilir misiniz
Can you repair this watch
büzgülü kol
puffed sleeve
delta yapan kol
distributary
derin kol
(Askeri) platoon column
dirsekli kol
angle arm
döner kol
swivel lever
eksantrik kol
eccentric rod
ileri kol
(Askeri) vanguard
japone kol
tailor . short and slightly puffed sleeve cut in one piece with the bodice
kabarık kol
puffed sleeve
karpuz kol
puff sleeve
karpuz kol
balloon sleeve
kelebek kol
(Tekstil) butterfly sleeve
kelebek kol
(Tekstil) butterşy sleeve
kol gezmek
cruise
kılavuz kol
guide bar
kısa kol
armlet
kısım kol düzeni
(Askeri) section column
motorlu döner kol
motorized turning arm
motorlu kol
(Askeri) motor column
pelerin kol
dolman sleeve
piston kol somunu
(Otomotiv) connecting rod nut
piston kol yatağı
conrod bear
sabit kol
stationary arm
sağ kol
right-hand man
sağ kol
right arm
sağ kol
henchman
serbest kol
(Otomotiv) free lever
seri kol
series arm
seyahat kol uçuşu
(Askeri) route formation
tarihi gösteren bir kol saati görebilir miyim
May I see a wristwatch that shows the date
teleskopik kol
telescopic arm
tenis oynamaktan olan kol ağrısı
tennis arm
Englisch - Englisch
sign of affection (in Internet chats)
Kol Nidre
Prayer sung in Jewish synagogues at the start of services on the eve of Yom Kippur. The prayer begins with an expression of repentance for all unfulfilled vows, oaths, and promises to God during the previous year. It was in use as early as the 8th century, perhaps as a means of annulling oaths forced on Jews by their Christian persecutors. The melody used by Ashkenazi Jews became famous when the composer Max Bruch used it in his Kol Nidrei (1880)
Kol Nidrei
traditional prayer which is prayed on the Day of Atonement (Jewish holiday)
kol nidre
the opening prayer on the eve of Yom Kippur
Türkisch - Türkisch
İnsan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm
Bir şeyin ayrıldığı bölümlerden her biri, dal, kısım, branş
İş takımı, ekip, grup
Flasaların bir tarafa bükülmeisi sonucu halatta elde edilen elemanlar
Ön ayağın üst bölümü
Kanat
Makinelerde tutup çevirmeye veya çekmeye yarayan ağaç veya metal parça
Giysinin kolu saran bölümü
Rahatça eğlenebilirlerdi."- R. H. Karay. İş takımı, ekip, grup: "Öteki koldaki iki hamlacıdan birisi acınacak bir zayıflıktaydı."- S. F. Abasıyanık
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye: "Lakin böyle kardan yolların örtüldüğü bu gecede, koldan korku yoktu
şube, dal
Bir halat oluşturan bükülmüş lif demetlerinden her biri
Giysinin kolu saran bölümü: "Kara yağız oğlan yalandan gözlerinin yaşını pembe mintanının kollarına siliyordu."- O. C. Kaygılı
Dizi, düzen
Avcılıkta gözetleme deliğinin çevresine ve bu giden yolun iki yanına konan çalı çırpı
Bir koltukta, bir divanda kol dayamaya yarayan parça
Koyun, dana, kuzu vb.nde ön ayağın üst bölümü
Ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal
Güvenliği sağlamak amacıyla dolaşan polis, jandarma veya asker topluluğu, karakol, devriye
Bazı çalgıların elle tutulan sap bölümü
dal
kol akımı
Bir elektrik akımında ana devreye eklenen kollarla evlere elektrik veren akım
kol ağzı
Giysi kolunun uç bölümü
kol bağı
Kadın bileziği
kol böreği
Yufka bölünmeden içine kıyma, peynir, patates, ıspanak vb. konulup uzunca kol gibi sarılarak tepsiye döşenen ve fırında pişirilen bir börek türü
kol demiri
Bir kapıyı kapadıktan sonra dışarıdan açılmaması için arkasına vurulan demir destek
kol değirmeni
Bulgur, yarma gibi tahılların öğütülmesinde kullanılan, kol gücü ile çalışan taş değirmen
kol kapağı
Giysi ve gömlek kolunun bileği örten bölümü
kol kemiği
Kolun omuz başından dirseğe kadar olan bölümündeki tek ve uzun kemik, pazı kemiği
kol kola
Yan yana ve kollarını birbirine geçirerek
kol nizamı
Mangaların yan yana değil de arka arkaya yürüme durumu
kol saati
Bileğe takılan saat, bilek saati
sağ kol
Güvenilen, birisine her işte yardımcı olan kişi
BEŞİNCİ KOL
(Hukuk) Bir ülkede düşman için çalışan, casusluk yapan güçler
beşinci kol
Bir ülkede gizli olarak, düşman için çalışan örgüt
takma kol
Kesilen bir kolun yerine takılan yapma kol
truvakar kol
Dirsekle bilek arasında biten, bileğe kadar uzamayan kısa kol veya boyu
çift kol
Aynı yönde ilerleyen, duran veya yürüyen birliklerden ve araçlardan oluşan yan yana iki kol
ön kol
Kolun dirsekle bilek arasındaki bölümü
ön kol kemiği
Ön kolun iskeletini oluşturan iki uzun kemikten dışta olanı
Englisch - Türkisch

Definition von kol im Englisch Türkisch wörterbuch

limb kol, bacak, kanat gibi gövdeye bagli organ; genis agaç dali; dairesel
(gökcismi) dış kenar
kol
Favoriten