Oğlum, tabi ki evlenmen gerekiyor. Kim sana yemek pişirecek?
- Natürlich musst du mal heiraten, mein Sohn. Wer wird für dich kochen?
Tabak çanak yemek pişirirken ya da yerken kullandığımız eşyalardır.
- Das Geschirr sind die Geräte und Gefäße, die man zum Kochen und Essen benutzt.
Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
- I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
İzlenen demlik asla kaynamaz.
- A watched pot never boils.
Su kaynamaya başlıyor.
- The water is beginning to boil.
Tom su kaynatmayı bilmiyor.
- Tom doesn't know how to boil water.
Su kaynatman gerekebilir.
- You may need to boil water.
Suyu kaynatmak sadece üç dakika sürer.
- It takes only three minutes for the water to boil.
Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
Cooking is interesting.
- Kochen ist interessant.
Her mother was busy cooking the dinner.
- Ihre Mutter war damit beschäftigt, Abendessen zu kochen.
My wife likes to eat out, so she doesn't have to cook.
- Meine Frau geht gerne Essen damit sie nicht kochen muss.
I got my son to cook supper.
- Ich habe meinen Sohn überredet, das Abendessen zu kochen.