koşucu

listen to the pronunciation of koşucu
Türkisch - Englisch
racer
runner (person competing in a race)
sprinter

Generally speaking, distance runners are less flexible than sprinters. - Genel anlamda, mesafe koşucuları kısa mesafe koşucularından daha az esnektir.

runners

The runners poured water over their heads. - Koşucular suyu kafalarına döktü.

Many runners passed out in the heat. - Birçok koşucu sıcakta bayıldı.

{i} runner

Though Jane is not a good runner, she can swim very fast. - Jane iyi bir koşucu olmasa da, o çok hızlı yüzebilir.

Next to him, I'm the fastest runner in our class. - Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.

koşu
running

Tom has been running around the office like a chicken with its head cut off. - Tom ofisin etrafında kafası kesilmiş bir tavuk gibi koşuyordu.

They are running in the park. - Onlar parkta koşuyorlar.

koşu
race

Some famous foreign runners entered that race. - Bazı ünlü yabancı koşucular o yarışa girdi.

Before the race, the runners have to warm up. - Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.

koşu
run

Don't run about wildly in the room. - Odada çılgın gibi koşuşturma.

A rabbit is running in the garden. - Bahçede bir tavşan koşuyor.

koşucu devekuşu
emu
koşu
{i} jogging

My older sister goes jogging every day. - Ablam her gün koşuya gider.

Tom worked up a sweat jogging. - Tom bir ter atma koşusuna yavaş yavaş hazırlandı.

koşu
dash
koşu
{i} trotting
koşu
running track
koşu
footrace
koşu
running, run; race
Türkisch - Türkisch
Koşuya katılan yarışçı
koşu
At yarışı: "Koşuların sonuçlarından başka bir şey düşünmesini engelleyen bir hastalığa dönüşmüş."- N. Cumalı
koşu
Koşarak yapılan yarış
koşu
At yarışı
koşucu
Favoriten