klavuz

listen to the pronunciation of klavuz
Türkisch - Englisch
(Mühendislik) tap
To cut an internal screw thread

Tap an M3 thread all the way through the hole.

A device used to cut an internal screw thread. (External screw threads are cut with a die.)

We drilled a hole and then cut the threads with the proper tap to match the valve's thread.

To submit to an opponent by tapping hand hand repeatedly
To draw off liquid from a vessel
on tap: To have something available; to open (a keg) with a tap
the sound made by a gentle blow
Typically a dynamic motion used to generate momentum The term is most often used on swinging events to describe the kick used to generate the required speed and rotation for a skill
If drinks are on tap, they come from a tap rather than from a bottle. Filtered water is always on tap, making it very convenient to use
cut a female screw thread with a tap pierce in order to draw a liquid from; "tap a maple tree for its syrup"; "tap a keg of beer"
A plug or spile for stopping a hole pierced in a cask, or the like; a faucet
To place a listening or recording device on a telephone or wired connection
A light contact with the floor on either foot using the toe or ball of foot without a transfer of weight
a small metal plate that attaches to the toe or heel of a shoe (as in tap dancing)
Tool for cutting threads inside a hole
To strike a gentle blow
A device for connecting the station to the trunk cable 2
If you tap something, you hit it with a quick light blow or a series of quick light blows. He tapped the table to still the shouts of protest Grace tapped on the bedroom door and went in Tap is also a noun. A tap on the door interrupted him and Sally Pierce came in
Transgenic Animal Programme, AFRC
1 A connector that attaches to a cable without blocking the passage of information along that cable 2 In communications, a connection onto the main transmission medium of the network
A signal splitting device which permits a small amount of power to be siphoned from a communication line for use at a local drop point
kılavuz
{i} guide

I want a licensed guide who speaks English. - İngilizce konuşan, ruhsatlı bir kılavuz istiyorum.

According to the guidebook, this is the best restaurant around here. - Kılavuza göre bu çevredeki en iyi restoran burası.

kılavuz
mentor
kılavuz
pioneer
kılavuz
(Bilgisayar) grid
kılavuz
jig
kılavuz
workbook
kılavuz
bushing
kılavuz
guide pin
kılavuz
(Avcılık) plunger
kılavuz
adviser
kılavuz
guideline
kılavuz
(Bilgisayar) gridlines
kılavuz
(Bilgisayar) navigator
kılavuz
manual

I am seeking a person who can write a personal computer manual. - Bilgisayar kullanma kılavuzu yazabilen bir kişi arıyorum.

Have you read the owner's manual? - Kullanıcı kılavuzunu okudun mu?

kılavuz
pilot
kılavuz
shepherd
kılavuz
guide book
kılavuz
rudder
kılavuz
lodestar
kılavuz
companion
kılavuz
Baedeker
Deniz Aşırı Çevre Klavuz Dayanak Belgesi
(Askeri) Overseas Environmental Baseline Guidance Document
kılavuz
(Hukuk) guidelines
kılavuz
go-between, matchmaker
kılavuz
lead
kılavuz
guide; leader; manual; pilot
kılavuz
(Denizcilik) pilot
kılavuz
conductor
kılavuz
tap (for cutting internal screw threads)
kılavuz
code
kılavuz
signpost
kılâvuz
indicator
Türkisch - Türkisch

Definition von klavuz im Türkisch Türkisch wörterbuch

KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Düşman hakkında mâlumât edinmek için ordu hizmetinde kullanılan kişiler
KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Yol gösteren, rehber
KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Okçuluk müsabakalarında ilk atılan ok
KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Eskiden evlenme işlerine vasıtalık eden kadınlar
KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Vapurlara yol gösteren
KILAVUZ
(Osmanlı Dönemi) Bazı hayvan katarlarının önüne düşüp, onları sevkeden hayvan
Kılavuz
rehber
Kılavuz
(Osmanlı Dönemi) HALFE
kılavuz
Dar, uzun bir yerden kolaylıkla bükülebilen yay biçiminde tel, kablo vb. geçirilirken bunların ucuna bağlanan sert nesne
kılavuz
Genel olarak yol gösteren kimse, rehber
kılavuz
Ruhsal ve zihinsel bakımdan yol gösteren, ışık tutan kimse
kılavuz
Kılavuz kaptan
kılavuz
Somun veya boru içine yiv açmakta kullanılan araç
kılavuz
Yol, yöntem gösteren şey
kılavuz
Kolaylıkla bükülebilen yay biçiminde tel, kablo vb. geçirilirken bunların ucuna bağlanan sert nesne
kılavuz
Yol gösteren, tarihî ve turistik yerleri gezerken bilgi aktaran kimse, rehber: "Mum tutan kılavuzların arkasından içeri girdik."- F. R. Atay
kılavuz
Makaradaki filmlerin başında ve sonunda yer alan, filmin alıcı, yıkama aracı, basım aracı, gösterici gibi araçlara takılıp çıkarılmasında kolaylık sağlayan, asıl film için pay bırakan çeşitli renklerde film parçası
kılavuz
Evlenecek olan erkek veya kadına eş bulan kimse
klavuz
Favoriten