According to legend, the French composer Alkan was killed by a collapsing bookcase when he tried to reach for the Talmud, a holy Jewish book, in the study in his house.
- Efsaneye göre, Fransız besteci Alkan, evindeki çalışmasında, kutsal Yahudi kitabı Talmud'a ulaşmaya çalışırken çöken bir kitaplık tarafından öldürüldü.
He is buying some wood so that he can make a bookcase.
- O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
By no means may you cut out the pictures from the books on the bookshelf.
- Hiçbir şekilde kitaplıktaki kitaplardan resim kesip çıkaramazsın.
There are only books on the bookshelf.
- Kitaplıkta sadece kitaplar var.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
Is she reading a book? Yes, she is.
- O bir kitap okuyor mu? Evet, o okuyor.
There's a book, a pencil, and a sheet of paper on the table.
- Masanın üzerinde bir kitap, bir kalem ve bir kağıt var.
Books are made out of paper.
- Kitaplar kağıttan yapılırlar.
Were I free from work, I could read these books.
- İşim olmasa, bu kitapları okuyabilirim.
This book is one of the poet's best works.
- Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
This book comes in two volumes.
- Bu kitap iki cilt halinde geliyor.
I'm now busy writing a book.
- Şimdi bir kitap yazmakla meşgulüm.
He's writing a book now.
- O şimdi bir kitap yazıyor.
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
Tomorrow, I'll take the books to the library.
- Yarın kitapları kütüphaneye götüreceğim.