I live close to an old bookshop.
- Eski bir kitapçıya yakın yaşıyorum.
I am working full-time at a bookshop until the end of September.
- Ben eylül ayı sonuna kadar bir kitapçıda tam zamanlı olarak çalışacağım.
There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
Tom and his grandmother went to the bookstore.
- Tom ve büyükannesi kitapçıya gitti.
The bookseller reads a lot of books.
- Kitapçı çok kitap okur.
You can't get this at any bookseller's.
- Bunu herhangi kitapçıdan alamazsın.
Is there a book store in the hotel?
- Otelde bir kitapçı var mıdır?
It seems like the book store is also closing late.
- Kitapçı da geç kapanıyor gibi görünüyor.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Is she reading a book? Yes, she is.
- O bir kitap okuyor mu? Evet, o okuyor.
Tom has written a very good paper on the production of rubber.
- Tom lastik üretimi üzerine çok iyi bir kitap yazdı.
Books are made out of paper.
- Kitaplar kağıttan yapılırlar.
This book is one of the poet's best works.
- Bu kitap şairin en iyi eserlerinden biridir.
This book is one of the poet's best works.
- Bu kitap şairin en iyi çalışmalarından biridir.
This book comes in two volumes.
- Bu kitap iki cilt halinde geliyor.
He's writing a book now.
- O şimdi bir kitap yazıyor.
I'm now busy writing a book.
- Şimdi bir kitap yazmakla meşgulüm.
I paid five dollars for the book.
- Kitap için beş dolar ödedim.
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?