kibarlaşmak

listen to the pronunciation of kibarlaşmak
Türkisch - Englisch
to become refined (in one's manners)
kibar
kind

He is being kind today. - O bugün kibarlaşıyor.

I like him not because he is kind but because he is honest. - Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.

kibar
{s} courteous

Be courteous and respectful. - Kibar ve saygılı olun.

kibar
{s} polite

You must be polite to your elders. - Yaşlılarınıza karşı kibar olmalısınız.

You should try to be more polite. - Daha kibar olmaya çalışmalısınız.

kibar
gentle

Basset hounds are gentle dogs. - Basset tazıları kibar köpeklerdir.

Tom is a very gentle person. - Tom çok kibar bir insandır.

kibar
elegant

The Browns are an elegant and happy family. - Brownlar kibar ve mutlu bir ailedir.

kibar
attentive
kibar
{s} urbane
kibar
mild
kibar
friendly
kibar
hooly
kibar
genteel
kibar
courtly
kibar
wellbred
kibar
kid-glove
kibar
gentil
kibar
well-disposed
kibar
debonair
kibar
decorous
kibar
easy-going
kibar
noble
kibar
refined
kibar
slimy
kibar
nice

He is very nice. He never speaks ill of others. - O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.

I don't remember Tom being so nice. - Tom'un çok kibar olduğunu hatırlamıyorum.

kibar
civil

I will write him a civil answer. - Ona kibar bir cevap yazacağım.

kibar
decent

Tom is one of the most decent men I know. - Tom tanıdığım en kibar erkeklerden biri.

kibar
grand
kibar
{s} sharp
kibar
fashionable
kibar
douce
kibar
well-bred, refined
kibar
gallant

He is a very gallant gentleman. - O çok kibar bir beyefendidir.

kibar
chivalrous
kibar
exquisite
kibar
aristocratical
kibar
kid glove
kibar
well mannered
kibar
civilized
kibar
tasteful, correct (thing)
kibar
distingue
kibar
aristocratic
kibar
well-born
kibar
polite, kind, refined, courteous, civil, well-bred; noble, distinguished
kibar
blancmange
kibar
bland
kibar
{s} parliamentary
kibar
distinguish
kibar
gaiiant
kibar
well born
kibar
well disposed
kibar
{s} polished
kibar
delicate
kibar
silkstocking
kibarlaşma
urbanization
Türkisch - Türkisch
Kibar duruma gelmek, kibarlık kazanmak
KİBAR
(Osmanlı Dönemi) (Kebir. C.) İnce ve nârin yapılı. Terbiyeli ve nezaket sahibi. Hassas
KİBAR
(Osmanlı Dönemi) Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler
kibar
Büyükler, ulular
kibar
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile): "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti."- H. Taner
kibar
Seçkin, değerli
kibar
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse): "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum."- Y. Z. Ortaç
kibar
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
kibar
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
kibar
Seçkin, değerli: "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu."- S. F. Abasıyanık
kibar
ince ve nazik olan
kibarlaşma
Kibarlaşmak işi
kibarlaşmak
Favoriten