I go to church every Sunday.
- Her pazar kiliseye giderim.
Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader.
- Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.
They are the boys of the parish.
- Onlar kilisenin çocukları.
I loved your pics from the church!
- Ben kilise ile ilgili fotoğraflarınızı sevdim.
Tom sang in the church choir.
- Tom kilise korosunda şarkı söyledi.
Tom sings in a church choir.
- Tom bir kilise korosunda şarkı söyler.
The faster the mouse, the bigger the churchyard.
- Fare ne kadar hızlı olursa, kilise mezarlığı o kadar büyük olur.
The church bell used to ring at three.
- Kilise çanı saat üçte çalardı.
We hear the church bell from here.
- Biz buradan kilise çanını duyuyoruz.
From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work.
- 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.
I don't feel well in churches.
- Kiliselerde kendimi iyi hissetmiyorum.