ki̇bar

listen to the pronunciation of ki̇bar
Türkisch - Englisch

Definition von ki̇bar im Türkisch Englisch wörterbuch

kibar
kind

I like him not because he is kind but because he is honest. - Onu kibar olduğu için değil ama onurlu olduğu için seviyorum.

He is being kind today. - O bugün kibarlaşıyor.

kibar
courteous

Be courteous and respectful. - Kibar ve saygılı olun.

kibar
gentle

Mary is very gentle with her baby sister. - Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.

Sir Harold is a fine English gentleman. - Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.

kibar
polite

You should try to be more polite. - Daha kibar olmaya çalışmalısınız.

She is by no means polite. - O hiçbir şekilde kibar değil.

kibar
elegant

The Browns are an elegant and happy family. - Brownlar kibar ve mutlu bir ailedir.

kibar
attentive
kibar
mild
kibar
friendly
kibar
hooly
kibar
genteel
kibar
courtly
kibar
wellbred
kibar
kid-glove
kibar
gentil
kibar
well-disposed
kibar
debonair
kibar
decorous
kibar
easy-going
kibar
noble
kibar
fashionable
kibar
douce
kibar
well-bred, refined
kibar
nice

Our Japanese teacher is very nice to us. - Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar.

He is very nice. He never speaks ill of others. - O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.

kibar
gallant

He is a very gallant gentleman. - O çok kibar bir beyefendidir.

kibar
chivalrous
kibar
exquisite
kibar
aristocratical
kibar
kid glove
kibar
well mannered
kibar
civilized
kibar
tasteful, correct (thing)
kibar
distingue
kibar
aristocratic
kibar
well-born
kibar
polite, kind, refined, courteous, civil, well-bred; noble, distinguished
kibar
blancmange
kibar
bland
kibar
civil

I will write him a civil answer. - Ona kibar bir cevap yazacağım.

kibar kadın
dame
kibar adam
toff
kibar bayan gibi
gentlewomanlike
kibar bir şekilde
chivalrously
kibar davranış
kindly bearing
kibar davranış
polite behavior
kibar fahişe sınıfı
demimonde
kibar kimse
gentleman
kibar konuşan
fair spoken
kibar muamele
(Politika, Siyaset) courteous treatment
kibar olmak için kaba ol
(Konuşma Dili) be cruel to be kind
kibar tabaka
gentry
kibar tavır
bon ton
kibar
{s} urbane
kibar
refined
kibar
slimy
kibar
decent

Tom is one of the most decent men I know. - Tom tanıdığım en kibar erkeklerden biri.

kibar
grand
kibar
{s} sharp
düşkün kibar
shabby genteel
fakir ama temiz giyimli kibar
shabby genteel
kibar
{s} parliamentary
kibar
distinguish
kibar
gaiiant
kibar
well born
kibar
well disposed
kibar
{s} polished
kibar
delicate
kibar
silkstocking
kibarlar
the nobilities
kibarlar
gentlefolks
kibarlar
the upper ten
kibarlar
gentlefolk
kibarlar
polite society
kibarlar
the fashionables
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) (Kebir. C.) İnce ve nârin yapılı. Terbiyeli ve nezaket sahibi. Hassas
(Osmanlı Dönemi) Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler
kibar
Büyükler, ulular
kibar
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile): "Telefona giderek kibar ve varlıklı insanlara has bir şive ile köşkten otomobili istetti."- H. Taner
kibar
Seçkin, değerli
kibar
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse): "İşte senin bu kibar, bu efendi hâllerine bayılıyorum."- Y. Z. Ortaç
kibar
Davranış, düşünce, duygu bakımından ince, nazik olan (kimse)
kibar
Zengin, soylu, köklü (kimse, aile)
kibar
Seçkin, değerli: "Fazla bolluk da görmemiş bir ailenin kibar eşyaları sessiz bir şekilde âdeta hitap ediyordu."- S. F. Abasıyanık
kibar
ince ve nazik olan
kibar düşkünü
Varlığını, saygınlığını yitirmiş kimse
kibar lokması
Gösterişli, görkemli durum veya ortam
SİGAR Ü KİBAR
(Osmanlı Dönemi) Küçükler ve büyükler
melih kibar
Sevdan Olmasa, işte öyle Birşey, Bir de Bana Sor gibi şarkılarıyla tanınan ve geçenlerde 54 yaşındayken ölen bestecimiz
ki̇bar
Favoriten