kişili

listen to the pronunciation of kişili
Türkisch - Englisch
character

He is a man of character. - O kişilikli bir insandır.

Dreams are the touchstones of our characters. - Hayaller kişiliklerimizin mihenktaşıdır.

A being involved in the action of a story
A complex number representing an element of a finite Abelian group
To write (using characters); To describe
{n} a mark, letter, reputation, peculiar qualities, dignity, a person
A letter, digit, or other symbol, that is a part of the organization, control, or representation of data used in computer systems
A moral strength
a) [ISO] A member of a set of elements used for organisation control or representation of data A character can be a graphic character or a control character b) Common term for glyph used in writing languages
1) A single group of bars and spaces which represent an individual number, letter, punctuation mark, or other symbol 2) A graphic shape representing a letter, numeral, or symbol 3) A letter, digit, or other symbol that is used as part of the organization, control, or representation of data
A single location on a computer system capable of holding one alphabetic character or numeric digit One or more characters are held in a field One or more fields make up a record, and one or more records may be held in a file or database table
A letter, figure, punctuation mark, or other symbol used in writing or printing
A unique or extraordinary individuality; a person characterized by peculiar or notable traits; a person who illustrates certain phases of character; as, Randolph was a character; Cæsar is a great historical character
the inherent complex of attributes that determine a persons moral and ethical actions and reactions; "education has for its object the formation of character"- Herbert Spencer an actor's portrayal of someone in a play; "she played the part of Desdemona"
(n ) A letter, numeral, punctuation mark, control character, blank, or other such symbol See also byte
approval If you say that someone has character, you mean that they have the ability to deal effectively with difficult, unpleasant, or dangerous situations. She showed real character in her attempts to win over the crowd I didn't know Ron had that much strength of character
(1) a symbol used in writing, distinguished from others by its meaning, not its specific shape; similar to grapheme It relates to the domain of orthographies and writing See orthographic character (2) specific to the implementation of computers and other information systems See also abstract character and encoded character
(1) The smallest component of written language that has semantic value; refers to the abstract meaning and/or shape, rather than a specific shape (see also glyph), though in code tables some form of visual representation is essential for the reader's understanding (2) Synonym for abstract character (See Definition D3 in Section 3 3, Characters and Coded Representations ) (3) The basic unit of encoding for the Unicode character encoding (4) The English name for the ideographic written elements of Chinese origin (See ideograph (2) )
A letter, digit or other symbol that is used as the representation of data A connected sequence of characters is called a character string
A symbol used in a writing system In most western languages the letters A to Z, a to z, 0 to 9 and punctuation characters such as : ; , ? etc
To distinguish by particular marks or traits; to describe; to characterize
kişi
person

Bilal is a person of knowledge. - Bilal bilgili bir kişidir.

I bought a new personal computer yesterday. - Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.

kişi
persona

Personal computers are very useful. - Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

Weight increase is the easiest method for personal development. - Kilo almak, kişisel gelişimin en kolay metodudur.

kişi
thing

Tom isn't the kind of person who hides things from his parents. - Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.

Were you the one who planned this whole thing? - Bütün bu şeyi planlayan kişi sen miydin?

kişi
cove
kişi
figure

Andrej Chadanovič is a major figure in the Belarusian poetry. - Andrej Chadanoviç, Belarus şiirinde önemli bir kişidir.

How did you figure out Tom was the one who did it? - Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl öğrendin?

kişi
(Bilgisayar) contact

I've lost all the contacts from my address book. - Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.

We are sorry, the person you are trying to contact is not available. - Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.

kişi
self

He's a very selfish person. - O, çok bencil bir kişidir.

Self-publishing is a way to talk to the public. - Kişisel yayıncılık, halkla konuşmanın bir yoludur.

kişi
fellow
kişi
soul

Tom is a very brave soul. - Tom çok cesur bir kişidir.

You're a brave soul if you want to climb the Urals. - Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.

kişi
individual

It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features. - Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.

We are currently looking for individuals who have experience in customer service. - Bugünlerde, müşteri hizmetlerinde deneyimi olan kişiler arıyoruz.

kişi
man

Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong. - Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

kişi
life

One's lifestyle is largely determined by money. - Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.

The life of a person is a transient thing. - Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.

kişi
bird

Fine feathers make fine birds. - Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.

kişi
people

Only a few people understood me. - Sadece birkaç kişi beni anladı.

There were too many people at the concert. - Konserde çok fazla kişi vardı.

kişi
bod

Tom was the one who discovered the body. - Tom cesedi keşfeden kişiydi.

Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years. - Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.

kişi
character

José showed himself to be a person of bad character. - Jose kendini kötü karakterli bir kişi olarak gösterdi.

He is a man of character. - O kişilikli bir insandır.

Kişi
capita

The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago. - Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

Alofi is the capital of Niue, and its population is about 580 people. - Alofi, Niue'nin başkentidir ve nüfusu yaklaşık 580 kişidir.

kişi
gram. person
kişi
cad
kişi
one

One more person will be joining us later. - Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.

One hundred and fifty people entered the marathon race. - Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.

kişi
person, human being
kişi
head

More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head. - Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.

If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders. - Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.

kişi
person, individual; dramatis persona
kişi
poll
kişi
Wight
kişi
dramatis persona
kişi
wallah
Türkisch - Türkisch

Definition von kişili im Türkisch Türkisch wörterbuch

Kişi
nüfus
Kişi
zeyt
Kişi
şahıs
Kişi
kimse
Kişi
zeyd
kişi
Bir eserde (oyun, roman, hikâye) yer alan kimse
kişi
Erkek
kişi
Eş, koca: "Kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de."- Atasözü
kişi
İnsan, kimse, şahıs
kişi
Eş, koca
kişi
İnsan, kimse, şahıs: "Dilenciler de sayıda olduğu hâlde, yirmi otuz kişi kadardık."- M. Ş. Esendal
kişi
Oyun, roman, hikâye vb.nde yer alan kimse. Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
kişi
Çekimli fiillerde ve zamirlerde konuşan, dinleyen, sözü edilen varlık, şahıs
kişili
Favoriten