She served four terms as representative of her local at the national union convention.
Bilal is a person of knowledge.
- Bilal bilgili bir kişidir.
You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities.
- Japonya'ya gitmek istemeyi tercih etmemin sebebi onların çalışkan ve dürüst kişilikleridir.
Personal computers are of great use.
- Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
Tom isn't the kind of person who hides things from his parents.
- Tom ebeveynlerinden bir şeyler saklayan kişi türü değildir.
How did you figure out Tom was the one who did it?
- Onu yapan kişinin Tom olduğunu nasıl öğrendin?
A strange figure suddenly came through the door.
- Garip bir kişi aniden kapıdan girdi.
I've lost all the contacts from my address book.
- Adres defterimden tüm kişileri kaybettim.
We are sorry, the person you are trying to contact is not available.
- Üzgünüz, iletişim kurmaya çalıştığınız kişi mevcut değil.
He's a very selfish person.
- O, çok bencil bir kişidir.
She is a selfish person.
- O bencil bir kişidir.
Tom is a very brave soul.
- Tom çok cesur bir kişidir.
You're a brave soul if you want to climb the Urals.
- Urallara tırmanmak istiyorsan sen cesur bir kişisin.
It is likely that the police confused the two individuals as they both had similar facial features.
- Benzer simaları olduğu için polisin iki kişiyi birbiriyle karıştırmış olması muhtemel.
Every person is an individual.
- Her kişi bir bireydir.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
There were too many people at the concert.
- Konserde çok fazla kişi vardı.
The life of a person is a transient thing.
- Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
One's lifestyle is largely determined by money.
- Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
Fine feathers make fine birds.
- Güzel giysiler kişiyi güzel gösterir.
There are four people in my family.
- Ailemde dört kişi var.
Only a few people understood me.
- Sadece birkaç kişi beni anladı.
Every person in this community is like a cell in the immune system of a healthy human body.
- Bu toplumda her kişi sağlıklı bir insan vücudunun bağışıklık sisteminde bir hücre gibidir.
Eight out of ten dieters who lose up to ten percent of their body weight put it back on again within five years.
- Diyet yapan ve vücut ağırlığının yüzde onuna kadar bir oranda kilo vermiş olan her on kişiden sekizi, beş yıl içinde bu kiloları geri almaktadır.
He's a man of very good character.
- O çok iyi kişilikli bir adamdır.
She has totally changed her character.
- Kişiliğini tamamen değiştirdi.
Alofi is the capital of Niue, and its population is about 580 people.
- Alofi, Niue'nin başkentidir ve nüfusu yaklaşık 580 kişidir.
The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
One more person will be joining us later.
- Daha sonra bir kişi daha bize katılıyor olacak.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
More than 50 people died from the recent eruption. Volcanic rocks struck some victims in the head.
- Son püskürmede 50'den fazla kişi öldü. Volkanik kayalar bazı kurbanların başına çarptı.
If you want to have an attractive personality, you need to have a good head on your shoulders.
- Eğer çekici bir kişiliğe sahip olmak istiyorsanız, omuzlarınızda iyi bir kafaya sahip olmalısınız.