How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
She'll try it once more.
- O onu bir kez daha deneyecek.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
When he was a student, he went to the disco only once.
- Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
This time I'll try it.
- Bu kez onu deneyeceğim.
This time is going to be different.
- Bu kez farklı olacak.
She was late once again.
- Bir kez daha geç kalmıştı.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
The committee meets twice a month.
- Komite ayda iki kez toplanır.
Can I eat this mushroom? You can eat anything one time.
- Bu mantarı yiyebilir miyim? Bir şeyi bir kez yiyebilirsin.
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
They go to watch a play once every month.
- Onlar her ay bir kez maç izlemeye giderler.
We go to the theater once every two weeks.
- Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
Let's try one more time.
- Bir kez daha deneyelim.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
Tom has been arrested several times.
- Tom birçok kez tutuklandı.
The two sides clashed several times.
- İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
Two weeks ago, I visited Disneyland for the first time.
- İki hafta önce, ilk kez Disneyland ziyaret ettim.
For once in my life, I'd like to do something right.
- Hayatımda bir kez, doğru bir şey yapmak istiyorum.
Why can't you be nice to me for once?
- Neden bir kez olsun bana karşı kibar olamıyorsun?
I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
I have to change buses two times.
- İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.
Although I had taken two pills two times, my headache did not go away.
- İki kez iki hap almama rağmen, baş ağrım hâlâ geçmedi.
Shelly's really filled out since the last time I saw her.
- Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
I don't remember the last time I climbed a tree.
- Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
On June 21st, 1974, José had breakfast with Liliana for the last time.
- 21 Haziran, 1974'te Jose son kez Liliana ile birlikte kahvaltı yaptı.
I saw her for the last time.
- Ben onu son kez gördüm.
She doesn't like the way he orders Kerry around either. 'Kez'll make ya one,' he'd said automatically when Madeline said she'd love a nice cup of tea.