kesinlikler

listen to the pronunciation of kesinlikler
Türkisch - Englisch
accuracy of
kesin
{s} exact

Give me an exact answer. - Bana kesin bir cevap ver.

The exact temperature is 22.68 degrees Celsius. - Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.

kesin
precise

That's precisely why I need to meet Tom. - Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.

Precise measurements are required. - Kesin ölçümler gerekli.

kesin
certain

It is not certain when he came here. - Buraya ne zaman geldiği kesin değil.

He is certainly not without courage. - O, kesinlikle cesaretsiz değildir.

kesin
{s} accurate

The text above contains no accurate facts on the matter. - Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.

He made an accurate report of the incident. - Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.

kesin
{s} final

The court's decision is final. - Mahkemenin kararı kesindir.

That budget isn't yet final. - O bütçe henüz kesinleşmiş değil.

kesin
absolute

The rumor proved to be an absolute lie. - Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.

I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up. - Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.

kesin
definitive

The definitive answer is no. - Kesin cevap hayırdır.

kesin
{s} frozen
kesin
{s} rigorous
kesin
assertive
kesin
firm

Jefferson believed firmly in the value of education. - Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.

I'm firmly opposed to this. - Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.

kesin
sure

He said he would give us his decision for sure by Friday. - O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.

Esperanto is surely an enormous waste of time! - Esperanto kesinlikle çok büyük bir zaman kaybı!

kesin
definite

Tom should definitely go visit Mary next weekend. - Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli.

Give me a definite answer. - Bana kesin bir cevap verin.

kesin
{s} declared
kesin
{s} determined
kesin
specific
kesin
irreversible
kesin
sure to

Her son is sure to succeed. - Oğlu kesinlikle başarılı olacak.

The day is sure to come when your dream will come true. - Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.

kesin
utter
kesin
precision

Precision is important in math. - Kesinlik matematikte önemlidir.

Precision in measurement is important. - Ölçümde kesinlik önemlidir.

kesin
pronounced
kesin
slipt
kesin
pointed
kesin
uncompromising
kesin
unambiguous
kesin
(Argo) in the bag
kesin
incontrovertible
kesin
categorial
kesin
out of question
kesin
for sure

Tom can't say for sure how many times Mary has been to Boston. - Tom Mary'nin kaç kez Boston'da bulunduğunu kesin olarak söyleyemez.

The weather will be good tonight for sure. - Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.

kesin
bound

Such a plan is bound to fail. - Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.

Tom is bound to lose the race. - Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.

kesin
clean-cut
kesin
(Kanun) mandatory
kesin
point-blank
kesin
truthful
kesin
(Konuşma Dili) hard and fast
kesin
unquestionable
kesin
undeniable
kesin
immutable
kesin
matriculation
kesin
affirmative
kesin
unquestioned
kesin
category
kesin
concrete
kesin
unequivocal
kesin
as sure as i'm sitting here
kesin
indisputable
kesin
doubtless
kesin
short and to the point
kesin
spot-on
Kesin
explicit
kesin
strict

Smoking is strictly forbidden. - Sigara içmek kesinlikle yasaktır.

The importation of rare wild animals to this country is strictly prohibited. - Ender vahşi hayvanların bu ülkeye ithalatı kesinlikle yasaklanmıştır.

kesin
dernier
kesin
implicit
kesin
clear-cut
kesin
express
kesin
indubitable
kesin
safe

Only God can safely be omnipotent. - Sadece Allah, kesinlikle mutlak kudret sahibi olabilir.

There is definetly a safe route! - Kesinlikle güvenli bir rota var!

kesin
decisive
kesin
conclusive

The evidence is fairly conclusive. - Kanıtlar oldukça kesin.

kesin
flat

He rejected our demand flatly. - Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.

When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old. - Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.

kesin
hard-and-fast
kesin
tangible
kesin
unalterable
kesin
crucial
kesin
unerring
kesin
{i} deciding
kesin
direct

Tom certainly doesn't have a very good sense of direction. - Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.

kesin
secure
kesin
{s} mathematical
kesin
be precise
kesin
definate
kesin
clean cut
kesin
sure as death

It's as sure as death. - Bu, ölüm kadar kesindir.

kesin
definite, certain, definitive, decisive, absolute, accurate, precise, exact, categorical, final; indisputable, incontrovertible
kesin
categorical

I categorically refused. - Kesin bir şekilde reddettim.

I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy. - Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.

kesin
cheese it
kesin
decisive, firm (statement)
kesin
downright
kesin
dogmatic
kesin
extreme
kesin
irrevocable
kesin
definite; absolute, categorical; final, irrevocable
kesin
decided

Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work. - Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.

The atmosphere in the room was decidedly frosty. - Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.

kesin
{s} square

If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square. - Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.

kesin
terminative
kesin
{s} undoubted

The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss. - On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.

kesin
pointblank
kesin
{s} stark
kesin
point blank
kesin
{s} peremptory
kesin
{s} surefire
kesin
{s} ocular
kesin
{s} rigid
kesin
{s} unquestioning
kesin
{s} round

Tom certainly deserves a round of applause. - Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.

kesin
{s} scientific
kesin
{s} positive

You look positively haggard. - Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.

Are you absolutely positive? - Kesinlikle olumlu musun?

kesin
spot on
kesin
clear cut
kesin
clearcut
kesin
{s} outright
Türkisch - Türkisch

Definition von kesinlikler im Türkisch Türkisch wörterbuch

kesin
Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, kati, maktu: "Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu, tersine söylemek gelir içimden."- N. Ataç
Kesin
kat'i
Kesin
kati
kesin
Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, kat'î, maktu
kesin
(Osmanlı Dönemi) katî