Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
I can say with certainty that he hates me.
- Onun benden nefret ettiğini kesinlikle söyleyebilirim.
The present is the only reality and the only certainty.
- Şimdiki zaman, tek gerçeklik ve tek kesinliktir.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
You look positively haggard.
- Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
- Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
- Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
The exact temperature is 22.68 degrees Celsius.
- Kesin sıcaklık 22.68 derece Celsiustur.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
It is not certain when he came here.
- Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
The decision is not yet final.
- Karar henüz kesinleşmiş değil.
The court's decision is final.
- Mahkemenin kararı kesindir.
It is absolutely impossible to do so.
- Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.
The rumor proved to be an absolute lie.
- Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to this.
- Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
He is sure to come tomorrow.
- O, kesinlikle yarın gelecek.
The day is sure to come when your dream will come true.
- Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
Sami fired and shot the intruder with precision.
- Sami ateş etti ve izinsiz giren kişiyi kesin bir şekilde vurdu.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
He said he would give us his decision for sure by Friday.
- O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
Tom is bound to lose the race.
- Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
Such a plan is bound to fail.
- Öylesine bir plan kesin başarısız olacaktır.
Smoking is strictly forbidden.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
You'll be absolutely safe.
- Kesinlikle güvende olacaksın.
Tom was perfectly safe.
- Tom kesinlikle güvendeydi.
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
He rejected our demand flatly.
- Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir dille reddettim.
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
- Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
Are you absolutely positive?
- Kesinlikle olumlu musun?