This lake supplies our city with water.
- Bu göl kentimize su sağlamaktadır.
My office is in the central area of the city.
- Ofisim kentin merkezinde.
Patio dining for breakfast is widely practiced in urban areas of France.
- Sabah kahvaltısı için veranda yemeği Fransa'nın kentsel alanlarında yaygın olarak uygulanmaktadır.
I've finally got used to urban life.
- Sonunda kent yaşamına alıştım.
Is there regular bus service to the town?
- Kente düzenli otobüs servisi var mı?
My wife spends money as if I were the richest man in town.
- Eşim, sanki ben kentin en zengin adamıymışım gibi para harcıyor.
Urban sprawl is environmentally damaging.
- Kentsel yayılım çevresel olarak zarar verir.
The city has a wonderful place to walk with children.
- Kentin, çocuklarla yürümek için harika bir yeri vardır.
We usually met at a certain place in the city.
- Biz genellikle kentteki belirli bir yerde buluşurduk.
I visited cities such as New York, Chicago and Boston.
- New York, Chicago ve Boston gibi kentleri ziyaret ettim.
Singapore is a nation smaller than New York City.
- Singapur, New York kentinden daha küçük bir ulustur.
New York City has five boroughs.
- New York kentinin beş tane ilçesi vardır.
Orası Amerika'daki en belalı şehir.
- Amerika'daki en tehlikeli kenttir.
Biz güzel bir şehirde yaşıyoruz.
- Güzel bir kentte yaşıyoruz.