It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Self-help is the best help.
- Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
After the concert, Tom signed autographs.
- Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
- Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
He was unconscious for several days.
- Birkaç gündür kendinde değildi.
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.