Definition von kendini im Türkisch Englisch wörterbuch
- oneself
There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
One cannot defend oneself against stupidity.
- Biri kendini aptallığa karşı savunamaz.
- urself
- yourself
Make yourself presentable.
- Kendinizi prezentabl yapın.
Put yourself in my place.
- Kendini benim yerime koy.
- himself
He can't accommodate himself to his circumstances.
- O bulunduğu duruma kendini alıştıramaz.
He found it very difficult to adjust himself to life in the new school.
- O, yeni okuldaki hayata kendini alıştırmayı çok zor buldu.
- herself
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- (bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place)
- itself
The airplane found itself in the eye of the storm.
- Uçak kendini fırtınanın merkezinde buldu.
The problem will eventually solve itself.
- Sorun sonunda kendini çözecektir.
- ownself
- of self
- kendi
- own
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
- kendini tutmak
- {f} refrain
- kendi
- self
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
- Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- kendini beğenmiş
- pompous
The pompous professor was full of his own self-importance.
- Fiyakacı profesör kendini beğenmişlikle doluydu.
Tom is pompous and arrogant.
- Tom kendini beğenmiş ve kibirli.
- kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
- doormat
- kendini tutmak
- hold back
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
- kendini beğenmiş
- big-headed
- kendini beğenmişlik
- self-conceit
- kendini bilen
- self-conscious
- kendini bir şey sanan
- self righteous
- kendini bir şey sanan önemsiz tip
- pipsqueak
- kendini kanıtlama
- self-realization
- kendini sevdiren
- disarming
- kendini tanımak
- know oneself
- kendini verme
- absorption
- kendini vermiş
- engrossed
- kendini yemek
- (deyim) eat one's heart out
- kendini yorma
- take it easy
- kendini çabuk toparlayan
- resilient
- kendini öldürme
- suicide
- kendini adamak
- submit
- kendini adamak
- (deyim) consecrate to
- kendini adamış
- committed
- kendini adayan kimse
- knight
- kendini aldatma
- self-deception
- kendini algılama
- self perception
- kendini algılama
- self-concept
- kendini anlama
- self-understanding
- kendini anlat
- tell me about yourself
- kendini ayarlama
- self-control
- kendini açma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-disclosure
- kendini beğenme
- selfesteem
- kendini beğenme
- self love
- kendini beğenmek
- full of oneself
- kendini beğenmek
- be full of oneself
- kendini beğenmiş
- sanctimonious
- kendini beğenmiş
- chesty
- kendini beğenmiş
- cavalier
- kendini beğenmiş
- pretentious
- kendini beğenmiş
- self loving
- kendini beğenmiş
- better-than-thou
- kendini beğenmiş
- bigheaded
- kendini beğenmiş
- important
- kendini beğenmiş
- holier than thou
- kendini beğenmiş
- big headed
- kendini beğenmiş
- snooty
- kendini beğenmiş
- snotty
She is a snotty child.
- O kendini beğenmiş bir çocuk.
- kendini beğenmiş
- patronizing
- kendini beğenmiş
- priggish
- kendini beğenmiş
- complacent
- kendini beğenmiş
- jackanapeses
- kendini beğenmiş
- rodomontade
- kendini beğenmiş
- high flown
- kendini beğenmiş
- whippersnapper
- kendini beğenmiş
- upstage
- kendini beğenmiş
- self opinionated
- kendini beğenmiş
- self sufficient
- kendini beğenmiş
- patronising
- kendini beğenmiş
- self important
- kendini beğenmiş
- uppity
- kendini beğenmiş
- self righteous
- kendini bilen
- raising
- kendini bilmek
- have grown up
- kendini bilmez
- impertinent
- kendini bilmez
- presumptuous
- kendini ifade
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-expression
- kendini kabul
- self-acceptance
- kendini koruma
- self preservation
- kendini koruma
- self protection
- kendini savunma
- (Ticaret) self-defense
- kendini savunma
- (Askeri) self defence
- kendini sevme
- self-love
- kendini sıkma
- effort
- kendini taşıyan
- (İnşaat) self-supporting
- kendini taşıyan
- self supporting
- kendini tutan
- self-denying
- kendini tutma
- self-restraint
- kendini tutma
- self discipline
- kendini tutma
- self-control
- kendini tutma
- self-denial
- kendini tutmak
- control oneself
- kendini unutmak
- (deyim) forget oneself
- kendini verme
- devotion
- kendini vermek
- apply
- kendini vermek
- devote
- kendini yöneten
- self managed
- kendini yükleme
- (Bilgisayar,Teknik) bootstrap
- kendini çekmek
- draw away
- kendini övmek
- blow one's own horn
- kendini beğenmiş
- Conceited, arrogant, haughty, immodest, cocksure, cocky, self-satisfied, self-important, self-righteous, bumptious, superior, supercilious
- kendini beğenmiş
- narcist
- kendini bilmek
- Know yourself
- kendini bırakma
- Do not leave yourself
- kendini duyurmak
- self-proclaimed
- kendini düşünmek
- consider themselves to
- kendini evinde hisset
- Make yourself feel at home
- kendini geliştirme
- self development
- kendini gerçekleştirme
- self-actualization
- kendini gösterme
- self-realization
- kendini ifade etme
- to express themselves
- kendini kaybetmiş
- lost
- kendini topla
- collect oneself
- kendini tutamama
- Incontinence, involuntary urination or defecation
- kendini yormak
- exhaust itself
- kendini zor tutmak
- hardly contain yourself
- kendini öne atan
- self selected
- kendini üzmek
- hurt oneself
- kendini beğenmiş
- {s} vain
If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.
- Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.
- kendini beğenmiş
- {s} conceited
As is often the case with teenagers, she's conceited.
- Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.
Tom is quite conceited, isn't he?
- Tom oldukça kendini beğenmiş, değil mi?
- kendi
- respective
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
- kendini beğenme
- {i} arrogance
- kendini beğenmiş
- {s} smug
There are so many smug people.
- Çok fazla kendini beğenmiş insan var.
His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
- kendini beğenmiş
- arrogant
Layla is self-absorbed and arrogant.
- Leyla kendini beğenmiş ve kibirlidir.
Mary is arrogant about her beauty.
- Mary, güzelliği konusunda kendini beğenmiştir.
- kendi
- oneself
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
- kendi
- herself
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
- kendi
- himself
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
- kendi
- its
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
- Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
- kendi
- of one's own
- kendi
- itself
History repeats itself.
- Tarih kendini tekrarlar.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
- kendi
- auto
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game.
- 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.
- kendi
- him
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- kendini beğenme
- {i} superiority
I resented his superiority.
- Ben onun kendini beğenmesine alındım.
- kendini beğenmiş
- {s} cocky
- kendini beğenmişlik
- selfconceit
- kendini beğenmişlik
- self conceit
- kendini beğenmişlik
- {i} inflation
- kendi
- {s} simple
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
- kendi
- auto-
- kendi
- personally
- kendi
- her
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
- kendini adamak
- devote oneself to
- kendini beğenmiş
- (deyim) clever clogs
- kendini beğenmiş
- cocksure
- kendini beğenmiş
- (deyim) smart aleck
- kendini beğenmiş
- conceit
His conceited attitude makes me mad.
- Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.
Tom is quite conceited, isn't he?
- Tom oldukça kendini beğenmiş, değil mi?
- kendini beğenmiş
- proud
- kendini beğenmişlik
- pretentiousness
- kendini beğenmişlik
- assurance
- kendini beğenmişlik
- arrogance
- kendini geliştirmek
- improve oneself
- kendini göstermek
- stand out
- kendini göstermek
- distinguish oneself
- kendini göstermek
- reveal oneself
- kendini göstermek
- manifest itself
- kendini göstermek
- distinguish
- kendini ifade etmek
- express oneself
- kendini kaybetmek
- break down
- kendini kaybetmek
- (deyim) forget oneself
- kendini kaybetmek
- (deyim) black out
- kendini toparlamak
- bounce back
- kendini toparlamak
- pick up
- kendini toparlamak
- pull oneself together
- kendini toparlamak
- collect oneself
- kendini toparlamak
- (Dilbilim) come through
- kendini toplamak
- bounce back
- kendini vermek
- devote oneself to
- kendi
- several
I've also done the same thing several times myself.
- Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.
He was unconscious for several days.
- Birkaç gündür kendinde değildi.
- kendini beğenme
- self worship
- kendini beğenme
- self complacency
- kendini beğenme
- self esteem
- kendini göster
- assert herself
- kendini göster
- assert himself
- Kendi
- my own
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands.
- Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.
- Kendini toparlamak
- (deyim) put oneself together
- Kendini tutmak
- show restraint
- kendi
- he; she
- kendi
- his own
- kendi
- to own
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.
- kendi
- pwn
- kendi
- one's own
- kendini adamak
- dedicate oneself
- kendini beğenmiş
- self conceited
- kendini beğenmiş
- toffee-nosed
- kendini beğenmişlik
- smugness
- kendini beğenmişlik
- snubness
- kendini bilmek
- knowing oneself
- kendini göster
- assert oneself
- kendini göstermek
- do one's stuff
- kendini kaybetmek
- lose yourself
- kendini toparlamak
- collect o.s
- kendini toparlamak
- get myself together
- kendini toparlamak
- be on the up and up
- kendini tutmak
- keep calm
- kendi
- self; own; in person
- kendi
- self, oneself
- kendi
- eigen
- kendi
- he
- kendini adamak
- put one's heart to
- kendini adamak
- devote oneself
- kendini adamak
- be wedded to
- kendini adamak
- {f} cultivate
- kendini adamak
- settle down to
- kendini adamak
- be wedded to smth
- kendini adamak
- give over
- kendini alamamak
- able to desist
- kendini alamamak
- not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from
- kendini alamamak
- to be able to desist from
- kendini alamamak
- be able to desist
- kendini alamamak
- be able to desist from
- kendini alamamak
- able to desist from
- kendini alamamak
- to be able to desist
- kendini alamamak
- to be able to desist (from)
- kendini alamamak
- give oneself over
- kendini beğenme
- conceit
- kendini beğenme
- boast
- kendini beğenme
- selflove
- kendini beğenme
- self_esteem
- kendini beğenmek
- feel one's oats
- kendini beğenmek
- to be conceited
- kendini beğenmek
- think oneself no small potatoes
- kendini beğenmek
- think one is the cat's pyjamas