Definition von kendini im Türkisch Englisch wörterbuch
- oneself
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
- urself
- yourself
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
Put yourself in my place.
- Kendini benim yerime koy.
- himself
He found it very difficult to adjust himself to life in the new school.
- O, yeni okuldaki hayata kendini alıştırmayı çok zor buldu.
He adapted himself to circumstances.
- O, kendini koşullara uydurdu.
- herself
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- (bir yerde) bulmak to find that one has arrived at (a place)
- itself
The world finds itself at a low point.
- Dünya kendini düşük bir noktada buluyor.
The problem will eventually solve itself.
- Sorun sonunda kendini çözecektir.
- ownself
- of self
- kendi
- own
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- kendini tutmak
- {f} refrain
- kendi
- self
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
- kendini beğenmiş
- pompous
I think Tom is pompous.
- Tom'un kendini beğenmiş olduğunu düşünüyorum.
Tom is pompous and arrogant.
- Tom kendini beğenmiş ve kibirli.
- kendini ezdiren ve şikâyetçi olmayan kimse
- doormat
- kendini tutmak
- hold back
You have to hold back.
- Kendini tutmak zorundasın.
- kendini beğenmiş
- big-headed
- kendini beğenmişlik
- self-conceit
- kendini bilen
- self-conscious
- kendini bir şey sanan
- self righteous
- kendini bir şey sanan önemsiz tip
- pipsqueak
- kendini kanıtlama
- self-realization
- kendini sevdiren
- disarming
- kendini tanımak
- know oneself
- kendini verme
- absorption
- kendini vermiş
- engrossed
- kendini yemek
- (deyim) eat one's heart out
- kendini yorma
- take it easy
- kendini çabuk toparlayan
- resilient
- kendini öldürme
- suicide
- kendini adamak
- submit
- kendini adamak
- (deyim) consecrate to
- kendini adamış
- committed
- kendini adayan kimse
- knight
- kendini aldatma
- self-deception
- kendini algılama
- self perception
- kendini algılama
- self-concept
- kendini anlama
- self-understanding
- kendini anlat
- tell me about yourself
- kendini ayarlama
- self-control
- kendini açma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-disclosure
- kendini beğenme
- selfesteem
- kendini beğenme
- self love
- kendini beğenmek
- full of oneself
- kendini beğenmek
- be full of oneself
- kendini beğenmiş
- sanctimonious
- kendini beğenmiş
- chesty
- kendini beğenmiş
- cavalier
- kendini beğenmiş
- pretentious
- kendini beğenmiş
- self loving
- kendini beğenmiş
- better-than-thou
- kendini beğenmiş
- bigheaded
- kendini beğenmiş
- important
- kendini beğenmiş
- holier than thou
- kendini beğenmiş
- big headed
- kendini beğenmiş
- snooty
- kendini beğenmiş
- snotty
She is a snotty child.
- O kendini beğenmiş bir çocuk.
- kendini beğenmiş
- patronizing
- kendini beğenmiş
- priggish
- kendini beğenmiş
- complacent
- kendini beğenmiş
- jackanapeses
- kendini beğenmiş
- rodomontade
- kendini beğenmiş
- high flown
- kendini beğenmiş
- whippersnapper
- kendini beğenmiş
- upstage
- kendini beğenmiş
- self opinionated
- kendini beğenmiş
- self sufficient
- kendini beğenmiş
- patronising
- kendini beğenmiş
- self important
- kendini beğenmiş
- uppity
- kendini beğenmiş
- self righteous
- kendini bilen
- raising
- kendini bilmek
- have grown up
- kendini bilmez
- impertinent
- kendini bilmez
- presumptuous
- kendini ifade
- (Pisikoloji, Ruhbilim) self-expression
- kendini kabul
- self-acceptance
- kendini koruma
- self preservation
- kendini koruma
- self protection
- kendini savunma
- (Ticaret) self-defense
- kendini savunma
- (Askeri) self defence
- kendini sevme
- self-love
- kendini sıkma
- effort
- kendini taşıyan
- (İnşaat) self-supporting
- kendini taşıyan
- self supporting
- kendini tutan
- self-denying
- kendini tutma
- self-restraint
- kendini tutma
- self discipline
- kendini tutma
- self-control
- kendini tutma
- self-denial
- kendini tutmak
- control oneself
- kendini unutmak
- (deyim) forget oneself
- kendini verme
- devotion
- kendini vermek
- apply
- kendini vermek
- devote
- kendini yöneten
- self managed
- kendini yükleme
- (Bilgisayar,Teknik) bootstrap
- kendini çekmek
- draw away
- kendini övmek
- blow one's own horn
- kendini beğenmiş
- Conceited, arrogant, haughty, immodest, cocksure, cocky, self-satisfied, self-important, self-righteous, bumptious, superior, supercilious
- kendini beğenmiş
- narcist
- kendini bilmek
- Know yourself
- kendini bırakma
- Do not leave yourself
- kendini duyurmak
- self-proclaimed
- kendini düşünmek
- consider themselves to
- kendini evinde hisset
- Make yourself feel at home
- kendini geliştirme
- self development
- kendini gerçekleştirme
- self-actualization
- kendini gösterme
- self-realization
- kendini ifade etme
- to express themselves
- kendini kaybetmiş
- lost
- kendini topla
- collect oneself
- kendini tutamama
- Incontinence, involuntary urination or defecation
- kendini yormak
- exhaust itself
- kendini zor tutmak
- hardly contain yourself
- kendini öne atan
- self selected
- kendini üzmek
- hurt oneself
- kendini beğenmiş
- {s} vain
If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.
- Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.
- kendini beğenmiş
- {s} conceited
As is often the case with teenagers, she's conceited.
- Gençlerde sık sık olduğu gibi, o kendini beğenmiş.
His conceited attitude makes me mad.
- Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.
- kendi
- respective
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
- kendini beğenme
- {i} arrogance
- kendini beğenmiş
- {s} smug
His smug behavior is offensive.
- Onun kendini beğenmiş tavırları kırıcı.
There are so many smug people.
- Çok fazla kendini beğenmiş insan var.
- kendini beğenmiş
- arrogant
He's an arrogant son of a bitch.
- O bir fahişenin kendini beğenmiş oğludur.
Layla is self-absorbed and arrogant.
- Leyla kendini beğenmiş ve kibirlidir.
- kendi
- oneself
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
It's very difficult to know oneself.
- Kendini bilmek çok zordur.
- kendi
- herself
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
- kendi
- himself
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
- kendi
- its
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
- kendi
- of one's own
- kendi
- itself
If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
- Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
- kendi
- auto
Tom was signing autographs in front of the theater.
- Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.
It happens automatically.
- Bu kendiliğinden olur.
- kendi
- him
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
- kendini beğenme
- {i} superiority
I resented his superiority.
- Ben onun kendini beğenmesine alındım.
- kendini beğenmiş
- {s} cocky
- kendini beğenmişlik
- selfconceit
- kendini beğenmişlik
- self conceit
- kendini beğenmişlik
- {i} inflation
- kendi
- {s} simple
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
- kendi
- auto-
- kendi
- personally
- kendi
- her
She said NO to herself. She said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- kendini adamak
- devote oneself to
- kendini beğenmiş
- (deyim) clever clogs
- kendini beğenmiş
- cocksure
- kendini beğenmiş
- (deyim) smart aleck
- kendini beğenmiş
- conceit
His conceited attitude makes me mad.
- Onun kendini beğenmiş tavrı beni deli ediyor.
As is often the case with 13 to 19 year olds, she's conceited.
- 13 ile 19 yaşlar arasında sık sık görüldüğü gibi, o kendini beğenmiş.
- kendini beğenmiş
- proud
- kendini beğenmişlik
- pretentiousness
- kendini beğenmişlik
- assurance
- kendini beğenmişlik
- arrogance
- kendini geliştirmek
- improve oneself
- kendini göstermek
- stand out
- kendini göstermek
- distinguish oneself
- kendini göstermek
- reveal oneself
- kendini göstermek
- manifest itself
- kendini göstermek
- distinguish
- kendini ifade etmek
- express oneself
- kendini kaybetmek
- break down
- kendini kaybetmek
- (deyim) forget oneself
- kendini kaybetmek
- (deyim) black out
- kendini toparlamak
- bounce back
- kendini toparlamak
- pick up
- kendini toparlamak
- pull oneself together
- kendini toparlamak
- collect oneself
- kendini toparlamak
- (Dilbilim) come through
- kendini toplamak
- bounce back
- kendini vermek
- devote oneself to
- kendi
- several
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
John helped himself to several pieces of pie without asking.
- John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.
- kendini beğenme
- self worship
- kendini beğenme
- self complacency
- kendini beğenme
- self esteem
- kendini göster
- assert herself
- kendini göster
- assert himself
- Kendi
- my own
This is a picture of my own painting.
- Bu kendi yaptığım bir resimdir.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
- Kendini toparlamak
- (deyim) put oneself together
- Kendini tutmak
- show restraint
- kendi
- he; she
- kendi
- his own
- kendi
- to own
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.
- kendi
- pwn
- kendi
- one's own
- kendini adamak
- dedicate oneself
- kendini beğenmiş
- self conceited
- kendini beğenmiş
- toffee-nosed
- kendini beğenmişlik
- smugness
- kendini beğenmişlik
- snubness
- kendini bilmek
- knowing oneself
- kendini göster
- assert oneself
- kendini göstermek
- do one's stuff
- kendini kaybetmek
- lose yourself
- kendini toparlamak
- collect o.s
- kendini toparlamak
- get myself together
- kendini toparlamak
- be on the up and up
- kendini tutmak
- keep calm
- kendi
- self; own; in person
- kendi
- self, oneself
- kendi
- eigen
- kendi
- he
- kendini adamak
- put one's heart to
- kendini adamak
- devote oneself
- kendini adamak
- be wedded to
- kendini adamak
- {f} cultivate
- kendini adamak
- settle down to
- kendini adamak
- be wedded to smth
- kendini adamak
- give over
- kendini alamamak
- able to desist
- kendini alamamak
- not to be able to refrain from, be unable to stop oneself from
- kendini alamamak
- to be able to desist from
- kendini alamamak
- be able to desist
- kendini alamamak
- be able to desist from
- kendini alamamak
- able to desist from
- kendini alamamak
- to be able to desist
- kendini alamamak
- to be able to desist (from)
- kendini alamamak
- give oneself over
- kendini beğenme
- conceit
- kendini beğenme
- boast
- kendini beğenme
- selflove
- kendini beğenme
- self_esteem
- kendini beğenmek
- feel one's oats
- kendini beğenmek
- to be conceited
- kendini beğenmek
- think oneself no small potatoes
- kendini beğenmek
- think one is the cat's pyjamas