Tom isn't himself today.
- Tom bugün kendinde değildir.
Tom isn't quite himself today.
- Tom bugün tamamen kendinde değil.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
She was ashamed of herself for her carelessness.
- Dikkatsizliği sebebiyle kendinden utanıyordu.
She was beside herself with joy.
- O sevinçten kendinden geçmişti.
Beauty is beautiful in itself.
- Güzellik kendinde güzeldir.
Beauty is beautiful in itself.
- Güzellik kendinde güzeldir.
He saved the boy at the risk of his own life.
- Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
One ought to be true to oneself.
- İnsan kendine karşı dürüst olmalı.
It is more difficult to defend oneself than to defend someone else. Those who doubt it may look at lawyers.
- Kendini savunmak başka birini savunmaktan daha zordur. Şüphe edenler avukatlarına bakabilirler.
Yumi went there by herself.
- Yumi oraya kendi gitti.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
America fancies itself the world's freest nation.
- Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past.
- Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.
History repeats itself.
- Tarih kendini tekrarlar.
After the concert, Tom signed autographs.
- Tom konserden sonra kendi el yazılarını imzaladı.
Tom was signing autographs in front of the theater.
- Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
Why? That was the simple question everyone was asking themselves.
- Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.
First of all, please do a simple self-introduction.
- Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.
This is a picture of her own painting.
- Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
He was unconscious for several days.
- Birkaç gündür kendinde değildi.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
- Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
I hope to own my own house someday.
- Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.