kendileri

listen to the pronunciation of kendileri
Türkisch - Englisch
she

When she began to stutter, her classmates couldn't help laughing. - O kekelemeye başladığında sınıf arkadaşları gülmekten kendilerini alamadılar.

People devised shelters in order to protect themselves. - İnsanlar kendilerini korumak için sığınaklar tasarladı.

he
they

Maria and Natalia go shopping. They buy something for themselves. - Maria ve Natalia alışverişe giderler. Kendileri için bir şeyler alırlar.

As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other. - Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.

1. themselves. 2. he; she
a) themselves b) they c) he, she
themselves

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba. - Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

Maria and Natalia go shopping. They buy something for themselves. - Maria ve Natalia alışverişe giderler. Kendileri için bir şeyler alırlar.

kendi
own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

He saved the boy at the risk of his own life. - Kendi yaşamını riske atarak çocuğu kurtardı.

kendi
self

Tom doesn't seem to have any self-confidence. - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.

Self-help is the best help. - Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.

kendi
respective

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

kendi
oneself

One ought to be true to oneself. - İnsan kendine karşı dürüst olmalı.

It's very difficult to know oneself. - Kendini bilmek çok zordur.

kendi
herself

She soon adjusted herself to village life. - Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

kendi
himself

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He said NO to himself. He said YES aloud. - O kendi kendineHAYIRdedi.Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
its

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

The candle went out by itself. - Mum kendiliğinden söndü.

kendi
of one's own
kendi
itself

America fancies itself the world's freest nation. - Amerika, kendisinin dünyanın en özgür ülkesi olduğundan hoşlanıyor.

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past. - Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

kendi
auto

Crises do not automatically produce the right recipes against them. - Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.

Tom was signing autographs in front of the theater. - Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.

kendi
him

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

kendi
{s} simple

Why? That was the simple question everyone was asking themselves. - Neden? O herkesin kendine sorduğu basit soruydu.

Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent. - Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

She said NO to herself. She said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

kendi
several

I've also done the same thing several times myself. - Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.

Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer. - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.

Kendi
my own

I saw it with my own eyes. - Onu kendi gözlerimle gördüm.

From my own experience, illness often comes from sleeplessness. - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
Englisch - Englisch

Definition von kendileri im Englisch Englisch wörterbuch

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
Türkisch - Türkisch

Definition von kendileri im Türkisch Türkisch wörterbuch

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar
kendileri
Favoriten