I perceive myself as my own god.
- Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.
I saw it with my own eyes.
- Onu kendi gözlerimle gördüm.
The man pleaded self-defence.
- Adam kendini savunmak için yalvardı.
Tom doesn't seem to have any self-confidence.
- Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.
I didn't tell her. She found out by herself.
- Ona söylemedim. O kendi kendine öğrendi.
Just pull the door shut. It'll lock by itself.
- Sadece kapıyı kapamak için çekin. O kendi kendine kitlenecektir.
The sea will turn deep by itself.
- Deniz kendi kendine derinleşecek.
Tom and Mary spoke in their respective languages.
- Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.
Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders.
- Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.
The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself.
- Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.
We should tell the children how to defend oneself.
- Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.
She soon adjusted herself to village life.
- Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.
She always comforted herself with music when she was lonely.
- O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.
He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Every fox praises its tail.
- Herkes kendi yaptığıyla övünür.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
The candle went out by itself.
- Mum kendiliğinden söndü.
Crises do not automatically produce the right recipes against them.
- Krizler kendilerine karşı doğru tarifleri otomatik olarak üretmez.
Tom was signing autographs in front of the theater.
- Tom tiyatronun önünde kendi el yazısıyla imza atıyordu.
He gathered his children around him.
- O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
He said NO to himself. He said YES aloud.
- Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.
Tom didn't sign the confession voluntarily.
- Tom itirafı kendi isteğiyle imzalamadı.
Sometimes I am an enigma to myself.
- Bazen kendi kendime anlaşılmaz oluyorum.
I said that to myself.
- Onu kendi kendime söyledim.
I'm too scared to go there by myself.
- Kendi kendime oraya gitmekten çok korkuyorum.
I'm never happier than when I'm by myself.
- Kendi kendime olmanın mutluluğu başka hiçbir şeyde yok.
I finished the job on my own.
- İşi kendi kendime bitirdim.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
I showed her my room.
- Ona kendi odamı gösterdim.
This substance is not poisonous in itself.
- Bu madde kendi içinde zehirli değildir.
Playing cards is not in itself harmful.
- İskambil oynamak kendi içinde zararlı değildir.