kefaletsiz

listen to the pronunciation of kefaletsiz
Türkisch - Englisch
(Kanun) own recognizance
kefalet
(Hukuk) bail

Dan bailed Matt and Linda out. - Dan, Matt ve Linda'yı kefaletle serbest bıraktırdı.

Tom is arranging bail. - Tom kefalet düzenliyor.

kefalet
{i} bond
kefalet
guarantee
kefalet
(Kanun) personal bail
kefalet
(Kanun) liabilities
kefalet
(Kanun) ball
kefalet
(Kanun) collateral
kefalet
warrant
kefalet
security
kefalet
sponsion
kefalet
surety
kefalet
recognisance
kefalet
guaranty
kefalet
sponsorship
kefalet
recognizance
kefalet
bail, guaranty, surety
kefalet
caution money
kefalet
caution
kefalet
bailment
kefalet
indemnification
kefalet
warranty
kefalet
suretyship
kefalet
replevin
Türkisch - Türkisch

Definition von kefaletsiz im Türkisch Türkisch wörterbuch

Kefalet
(Osmanlı Dönemi) SABARET
kefalet
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik: "O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış."- A. Ş. Hisar
kefalet
Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu, kefillik
kefaletsiz
Favoriten