In this place where empire and exploration meet, for every mystery we reveal, far more must remain unspoken.
- İmparatorluğun ve keşif gezisinin buluştuğu bu yerde, ortaya koyduğumuz her gizem için çok daha fazlasının söylenmeden kalması gerekir.
Poetry is an exploration, a revelation, and an invitation for dialogue.
- Şiir, bir keşif, bir vahiy ve diyalog için bir davettir.
We were here on a reconnaissance mission.
- Biz bir keşif görevi için buradaydık.
The aircraft was conducting aerial reconnaissance.
- Uçak havadan keşif yapıyor.
This is a surprising discovery.
- Bu şaşırtıcı bir keşif.
The discovery took place on a warm August day in 1896.
- Keşif, 1896 yılında sıcak bir Ağustos gününde gerçekleşti.
Some problems are expected on their expedition.
- Onların keşif gezisinde bazı sorunlar bekleniyor.
I watched the expedition as it set off.
- Yola çıkarken keşif seferini izledim.
That old book is a real find.
- O eski kitap gerçek bir keşiftir.
Poetry is an exploration, a revelation, and an invitation for dialogue.
- Şiir, bir keşif, bir vahiy ve diyalog için bir davettir.
The captain decided to send out a scout.
- Kaptan bir keşif gemisi göndermeye karar verdi.
The captain decided to send out a scout.
- Kaptan bir keşif gemisi göndermeye karar verdi.
He took part in the expedition.
- O, keşif gezisine katıldı.
Some problems are expected on their expedition.
- Onların keşif gezisinde bazı sorunlar bekleniyor.