The cauldron was steaming and bubbling.
- Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.
The witch is stirring her cauldron.
- Cadı, kazanını karıştırıyor.
She earns more than she spends.
- O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!
She won first prize in the exhibition.
- İlk ödülünü sergide kazandı.
The Netherlands have won the 2010 World Cup.
- 2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.
If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
- Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
White to play and win.
- Sıra beyazda ve kazandı.
Tom is gaining on us.
- Tom bizim üzerimizden kazanıyor.
You're not gaining anything by doing so.
- Öyle yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun.
He got a prize for winning the competition.
- O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
That team has little, if any, chance of winning.
- O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
This is more than I have earned.
- Bu, kazandığımdan daha fazla.
He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
The Denver Broncos have won the 50th Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl 50'yi kazandı.
Who won the Super Bowl?
- Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?