When traveling, it is easy to get lost.
- Seyahat ederken, kaybolmak kolaydır.
We don't want to get lost.
- Kaybolmak istemiyoruz.
I don't want to lose.
- Kaybolmak istemiyorum.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.
I wanted to disappear.
- Ortadan kaybolmak istedim.
Tom wants to disappear.
- Tom gözden kaybolmak istiyor.
To my amazement, it disappeared in an instant.
- Benim için sürpriz oldu, o bir anda gözden kayboldu.
The snow will soon disappear.
- Kar yakında kaybolacak.
Tom didn't have anything to do with Mary's disappearance.
- Tom'un Mary'nin ortadan kaybolmasıyla ilgisi yoktu.
There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
- Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
Experts are worried about the loss of sea ice in the Arctic.
- Uzmanlar, Arctic'teki deniz buzunun kaybolmasından endişe ediyorlar.
The loss of their mother grieved them very much.
- Annelerinin kaybolması onları çok üzdü.
Wherever I may go, I will get lost.
- Nereye gidersem gideyim, ben kaybolurum.
I have a good sense of direction, so I don't get lost.
- Ben iyi bir yön duyusuna sahibim, bu yüzden kaybolmam.
I am afraid that you will get lost.
- Kaybolmuş olabileceğinden korkuyorum.
Why did you get lost in the woods?
- Ormanda niçin kayboldun?
The fog began to disappear around ten o'clock.
- Sis saat on civarında kaybolmaya başladı.
You have to disappear.
- Ortadan kaybolmak zorundasın.