It was careless of you to lose the key.
- Anahtarı kaybetmek senin dikkatsizliğindi.
Have patience with a friend rather than lose him forever.
- Onu sonsuza kadar kaybetmek yerine, bir arkadaşına karşı sabırlı ol.
It's better to have loved and lost than never to have loved at all.
- Sevmek ve kaybetmek hiç sevmemekten daha iyidir.
I don't want to lose this match.
- Bu maçı kaybetmek istemiyorum.
Tom doesn't want to lose Mary.
- Tom Mary'yi kaybetmek istemiyor.
We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
- Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
Don't lose confidence, Mike.
- Güvenini kaybetme, Mike.
Why did the lawyer lose in the argument?
- Avukat savunmada niçin kaybetti?
I can't stand losing her.
- Ben onu kaybetmeye dayanamam.
She forgave him for losing all her money.
- O, tüm parasını kaybettiği için onu bağışladı.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
They lost no time in leaving their home.
- Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.
To keep you is no benefit. To destroy you is no loss.
- Sizi yaşatmak hiçbir şey kazandırmaz, kaybetmek ise hiçbir kayıp getirmez.
I've mislaid my watch.
- Kol saatimi kaybettim.