Tom tried to feign indifference.
- Tom kayıtsızlık numarası yapmaya çalıştı.
She assumed an air of indifference.
- O kayıtsızlık hakkında bir hava üstlendi.
I'm totally indifferent to it.
- Ben ona tamamen kayıtsız değilim.
The police were indifferent to the matter.
- Polis konuya kayıtsızdı.
I was really apathetic at first.
- İlk başta gerçekten kayıtsızdım.
Having too many apathetic consumers is a danger for the economy.
- Çok fazla kayıtsız tüketici olması ekonomi için bir tehlikedir.
Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Do you love me unconditionally?
- Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?