In Japan, attendance at elementary and junior high school is compulsory.
- Japonya'da ilk ve orta okula katılmak zorunludur.
Your attendance isn't necessary.
- Katılman gerekli değil.
Tom talked Mary into joining our band.
- Tom Mary'yi grubumuza katılması için ikna etti.
Tom clearly isn't interested in joining our group.
- Tom grubumuza katılmayı açıkça istemedi.
You must attend to your work.
- Siz işe katılmak zorundasınız.
I will be happy to attend your party.
- Ben partine katılmaktan mutlu olacağım.
I live on the top floor of a six storey apartment block.
- Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
All storeys of the house are made of wood.
- Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.
Would you like to join us for a game of cards?
- Kart oyunu için bize katılmak ister misiniz?
Would you like to join our team?
- Bizim takıma katılmak ister misin?
Please give us a call now if you want to participate in the workshop!
- Çalıştaya katılmak istiyorsanız lütfen şimdi bizi arayın.
They want to participate in the Olympic Games.
- Onlar Olimpiyat Oyunları'na katılmak istiyorlar.
Tom folded his clothes and put them in his suitcase.
- Tom giysilerini katladı ve onları valizine koydu.
Tom took a folded piece of paper out of his shirt pocket.
- Tom gömlek cebinden bir parça katlanmış kağıt çıkardı.
My flat is on the third floor.
- Benim dairem üçüncü katta.
The library is on the 4th floor.
- Kütüphane 4. kattadır.
Kate was surprised by Brian's story.
- Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.
I live in a two story house.
- Ben iki katlı bir evde yaşarım.
The young woman, after running up the stairs, opened the door of the house.
- Genç kız, üst kata çıktıktan sonra, evin kapısını açtı.
Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.
- Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.
Sami falls into that category of people.
- Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.
Church participation has fallen.
- Kilise katılımı düştü.
I have been selected to participate in this program.
- Bu programa katılmak için seçildim.
Please give us a call now if you want to participate in the workshop!
- Çalıştaya katılmak istiyorsanız lütfen şimdi bizi arayın.
Light travels around the earth seven and a half times a second.
- Işık dünyanın etrafında bir saniyenin 7.5 katı hızında seyahat eder.
She knows ten times as many English words as I do.
- O benimkinin on katı fazla ingilizce kelime biliyor.
Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital.
- Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.
Tom walked down a flight of stairs.
- Tom bir kat aşağıya yürüdü.
I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid.
- Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.
Tom has agreed to attend.
- Tom katılmak için anlaştı.
I have to agree with this.
- Buna katılmak zorundayım.
Tom added his name to the list of people who wanted to attend the dance.
- Tom adını dansa katılmak isteyenlerin listesine ekledi.
I want to get involved in politics.
- Siyasete katılmak istiyorum.
We don't like to get involved.
- Katılmaktan hoşlanmıyoruz.
I want to get involved in politics.
- Siyasete katılmak istiyorum.
I'm afraid I have to agree with Tom's analysis.
- Korkarım Tom'un analizlerine katılmak zorundayım.
I have to agree with this.
- Buna katılmak zorundayım.
Tom left his coat downstairs.
- Tom ceketini alt katta bıraktı.
The house looked wonderful with its fresh coat of paint.
- Ev taze boya katıyla harika görünüyordu.
Do you have a flat or a house?
- Bir katınız mı yoksa bir eviniz mi var?
My flat is located on the first floor.
- Dairem birinci katta bulunmaktadır.
The cerebral cortex is the brain's outer layer.
- Serebral korteks beynin dış katmanıdır.
Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts.
- Baklava kıyılmış fındık ile dolu filo hamur katmanları yapılan tatlı hamurdur.
For myself, I would like to take part in the game.
- Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
If it's at all possible, I'd like you to take part in the next meeting.
- Eğer mümkün olursa, bir sonraki toplantıya katılmak istiyorum.
The gift shop is on the second deck.
- Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
Please feel free to join in.
- Lütfen katılmak için çekinmeyin.
For myself, I would like to take part in the game.
- Ben şahsen oyuna katılmak istiyorum.
I wanted to take part in the party but I couldn't.
- Partiye katılmak istedim fakat yapamadım.
Masaru wants to join the English Club.
- Masaru İngiliz Kulübüne katılmak istiyor.
I want to join your club.
- Kulübünüze katılmak istiyorum.
A number of students said they would be happy to take part in the contest.
- Birkaç öğrenci yarışmaya katılmaktan mutlu olacağını söyledi.
During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.