katılacak

listen to the pronunciation of katılacak
Türkisch - Englisch
additive
A substance added to another substance or product for its ability to alter the results

Oil may be used as an additive in gasoline to improve the lubrication of a small engine.

Pertaining to chemical addition
Pertaining to addition; that can be, or has been, added
Having addition as an operator

It is natural to look at a finite cyclic group as an additive group.

Distributive over addition

Matrix multiplication is additive in that M\vec v+M\vec w=M(\vec v+\vec w).

Describing genes (or the interaction etc. of such genes) which govern the same trait and whose effects work together on the phenotype
{i} supplement; something which is added
something added to enhance food or gasoline or paint or medicine characterized or produced by addition; "an additive process
An additive is a substance which is added in small amounts to foods or other things in order to improve them or to make them last longer. Strict safety tests are carried out on food additives. a substance that is added to food to improve its taste, appearance etc. In foods, any of various chemical substances added to produce desirable effects. Additives include such substances as artificial or natural colourings and flavourings; stabilizers, emulsifiers, and thickeners; preservatives and humectants (moisture-retainers); and supplementary nutrients. Though many additives are harmless or even beneficial, others reduce nutritional value or conceal inferior raw materials or processing
Proper to be added; positive; -- opposed to subtractive
Proper to be added; positive; opposed to subtractive
kat
{i} storey

I live on the top floor of a six storey apartment block. - Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.

All storeys of the house are made of wood. - Evin tüm katları ahşaptan yapılmıştır.

kat
{i} fold

Tom folded the paper before handing it to Mary. - Tom kağıdı Mary'ye vermeden önce katladı.

Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep. - Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.

kat
{i} floor

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

A fire broke out on the fifth floor. - Beşinci katta bir yangın patlak verdi.

kat
story

Kate was surprised by Brian's story. - Kate Brian'in hikayesine şaşırmıştı.

The photo he showed added color to his story. - Onun gösterdiği fotoğraf onun hikayesine renk kattı.

kat
ply
kat
stair

Tom's knee hurts when he walks up or down stairs. - Yukarı veya alt kata yürürken Tom'un dizi acıyor.

The young woman, after running up the stairs, opened the door of the house. - Genç kız, üst kata çıktıktan sonra, evin kapısını açtı.

kat
{i} fall

Sami falls into that category of people. - Sami o kategorideki insanlar arasında yer alır.

Church participation has fallen. - Kilise katılımı düştü.

kat
times

She knows ten times as many English words as I do. - O benimkinin on katı fazla ingilizce kelime biliyor.

He earns three times as much as I do. - O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.

kat
slab
kat
flight

Tom walked down a flight of stairs. - Tom bir kat aşağıya yürüdü.

Tom fell down two flights of stairs and is now in the hospital. - Tom iki kat merdiven düştü ve şimdi hastanede.

kat
film

I watched the film named Texas Chainsaw Massacre with my girlfriend yesterday. She was very afraid. - Dün kız arkadaşımla birlikte Teksas Motorlu testere Katliamı adında bir film izledim. O çok korktu.

kat
(Tekstil) layer (fabric)
kat
(Jeoloji) horizon
kat
(Tekstil) fabric
kat
(Bilgisayar) embed
kat
(Bilgisayar) cube
kat
coat

The house needs a new coat of paint. - Evin yeni bir kat boyaya ihtiyacı var.

They put a coat of paint on the chair. - Onlar sandalyeye bir kat boya sürdüler.

kat
crease
kat
flat

My flat is on the third floor. - Benim dairem üçüncü katta.

My flat is located on the first floor. - Dairem birinci katta bulunmaktadır.

kat
layer

The cerebral cortex is the brain's outer layer. - Serebral korteks beynin dış katmanıdır.

Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts. - Baklava kıyılmış fındık ile dolu filo hamur katmanları yapılan tatlı hamurdur.

kat
convolution
kat
stratum
kat
coating
kat
covering
kat
pucker
kat
tier
kat
multitude
kat
multiple
kat
admix
kat
by the times
kat
set (of clothes)
kat
presence, the presence of a distinguished personage
kat
time(s)
kat
floor; storey, story; layer, stratum; covering; fold; coat, coating; multiple; time(s)
kat
(Matematik) multiple
kat
layer, stratum; fold
kat
story, floor, Brit. storey
kat
lap
kat
deck

The gift shop is on the second deck. - Hediyelik eşya mağazası ikinci katta.

kat
(dokuma) pile
kat
thicknesses
kat
superinduce
kat
double

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

Your book is double the size of mine. - Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

Englisch - Englisch

Definition von katılacak im Englisch Englisch wörterbuch

Kat
A short form of the female given names Katharine and Katherine

During her childhood she was a romanticized Katherine, dressed by her misty-eyed, fussy mother in dresses that looked like ruffled pillowcases. By high school she'd shed the frills and emerged as a bouncy, round-faced Kathy - - - At university she was Kath, blunt and no-bullshit in her Take-Back-the-Night jeans and checked shirt - - - When she ran away to England, she sliced herself down to Kat. It was economical, street-feline, and pointed as a nail.

kat
alternative spelling of khat
kat
An Arabian shrub (Catha edulis) the leaves of which are used as tea by the Arabs
kat
the leaves of the shrub Catha edulis which are chewed like tobacco or used to make tea; has the effect of a euphoric stimulant; "in Yemen kat is used daily by 85% of adults"
Türkisch - Türkisch

Definition von katılacak im Türkisch Türkisch wörterbuch

Kat
misil
Kat
nezt
Kat
(Osmanlı Dönemi) MİRRE
kat
Daire. Ön, yan: "Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır."- S. Birsel
kat
Sonuca bağlama, bitirme
kat
Kesme, kesilme
kat
Yemen ve Etyopya'da yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaççık
kat
Daire
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Tabaka
kat
Huzur
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü: "Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık."- S. F. Abasıyanık
kat
İlgiyi kesme
kat
Jeoloji zamanlarından bir dönem içinde oluşmuş katmanlı kayaçlar
kat
Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü
kat
Kesme, kesilme. İlgiyi kesme
kat
Nicelikçe kez, defa, misil
kat
(Osmanlı Dönemi) kesme; yol alma
kat
Kez, defa, misil
kat
Ön, yan
kat
Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Etyopya ve Yemen'de yetişen, yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren ağaççık
kat
Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey; üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka
kat
Bükülen ya da kıvrılan bir şeyin her kıvrımı
kat
Makam, mevki
kat
Kesme
kat
Takım
kat
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi
kat
Tekrarlanan bir sayının toplamı
kat
Giyeceklerde takım: "Birer kat elbise ile kalacağız."- A.Gündüz
katılacak
Favoriten