He lived in a small town nearby.
- Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
Life in a small town is boring.
- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
The main streets of many small towns have been all but abandoned thanks, in large part, to behemoths like Wal-Mart.
- Birçok küçük kasabaların ana yolları büyük ölçüde Wal-Mart gibi büyük devlerin sayesinde neredeyse bırakılmaktadırlar.
He made a lot of money in New York and went back to the small town where he was born.
- New York'ta bir sürü para yaptı ve doğduğu küçük kasabaya geri döndü.
The Ukrainian security forces are trying to occupy the towns and villages between Donetsk and Luhansk in order to cut off those two important cities from each other.
- Ukrayna güvenlik güçleri bu iki önemli kenti birbirinden ayırmak amacıyla Donetsk ve Luhansk arasındaki kasaba ve köyleri işgal etmeye çalışıyorlar.
The town where I live is very quiet and resembles a village.
- Yaşadığım kasaba çok sessiz ve bir köye benziyor.