Tom is decisive, isn't he?
- Tom kararlı, değil mi?
Tom lacks decisiveness.
- Tom kararlılıktan yoksun.
The government of that country is now stable.
- O ülkenin hükümeti atık kararlı.
Tom isn't a stable person.
- Tom kararlı bir kişi değil.
Then I'm Conservative too, said Anne decidedly.
- O zaman ben de Muhafazakarım dedi Anne kararlı bir şekilde.
Tom's height gave him a decided advantage in the game.
- Tom'un boyu ona oyunda kararlı bir avantaj verdi.
Tom was determined to kiss Mary.
- Tom Mary'i öpmeye kararlıydı.
He was determined to finish the work at any cost.
- O, ne pahasına olursa olsun işi bitirmeye kararlıydı.
You mustn't sell Green Gables, said Anne resolutely.
- Anne kararlı bir şekilde Green Gables'ı satmamalısın dedi.
I think I'm resolute.
- Kararlı olduğumu düşünüyorum.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.
I shall never forgive Gilbert Blythe, said Anne firmly.
- Anne kararlı bir şekilde Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim dedi.