Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
- İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
Becoming rich is the opposite of becoming poor.
- Zengin olmak, yoksul olmanın karşıtıdır.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar.
- Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.
He took part in the anti-war demonstration.
- O savaş karşıtı bir gösteriye katıldı.
Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing elitism.
- Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla elitizm'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.
Good is the antonym of bad and tall is the antonym of short.
- İyi kötü'nün karşıt anlamlı sözcüğü ve uzun kısa'nın karşıt anlamlı sözcüğüdür.
Yatmak, kalkmanın zıttıdır.
- Yatmak, kalkmanın karşıt eylemidir.
Uyanmak, uyumanın zıttıdır.
- Uyanmak, uyumanın karşıt eylemidir.