There really is no comparison.
- Gerçekten karşılaştırma yok.
They did a DNA comparison to see if the body was Tom's.
- Onlar cesedin Tom'a ait olup olmadığını anlamak için bir DNA karşılaştırması yaptılar.
Compare your translation with the one on the blackboard.
- Çevirini tahtada olanla karşılaştır.
Compared to New York, Tokyo is a much safer place.
- New York ile karşılaştırıldığında, Tokyo çok daha güvenli bir yerdir.
You're comparing chalk and cheese!
- Sen tebeşir ve peyniri karşılaştırıyorsun!
You're comparing apples with oranges.
- Sen elmaları portakallarla karşılaştırıyorsun.
Spring has come later this year compared with last year.
- Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.
Spring has come early this year compared with last year.
- Geçen yılla karşılaştırıldığında, bahar bu yıl erken geldi.
Your analogy isn't correct.
- Senin karşılaştırman doğru değil.