Never in his life had he encountered such a dilemma.
- Hayatında hiç böyle bir ikilem ile karşılaşmamıştı.
That was our first encounter.
- Bu bizim ilk karşılaşmamızdı.
I took part in the athletic meeting.
- Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
I took part in the athletic meeting.
- Ben, atletizm karşılaşmalarına katıldım.
He took part in the athletic meeting.
- O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
It's always disappointing when you lose a match on penalties.
- Karşılaşmayı penaltılarda kaybetmen daima hayal kırıklığına uğratıyor.
As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.
- Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.
The game will be held even if it rains.
- Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
I felt as if he shrank from meeting me.
- Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
How lucky to meet you here.
- Seninle burada karşılaşmak ne şans.
What kind of animals are you most afraid to encounter?
- En çok hangi tür hayvanlarla karşılaşmaktan korkarsınız?
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
I wish I wouldn't have to meet you again.
- Keşke seninle tekrar karşılaşmak zorunda olmasam.
I don't want to run into him.
- Ben onunla karşılaşmak istemiyorum.