karşıla

listen to the pronunciation of karşıla
Türkisch - Englisch
meet

I'll meet you at the usual time. - Her zamanki saatte seni karşılayacağım.

Do not forget to meet me at the station. - Beni istasyonda karşılamayı unutma.

countervail
{f} countervailing
{f} welcoming

Where's the welcoming committee? - Karşılama komitesi nerede?

Please help me in welcoming Tom. - Lütfen Tom'u karşılamam da bana yardım et.

afford

Sami can't afford this. - Sami bunu karşılayamaz.

That was all I could afford. - Bütün karşılayabildiğim buydu.

defray

The government was compelled to defray the costs of the war. - Hükümet savaş maliyetleri karşılamak zorunda kaldı.

counter
karşılamak
{f} meet

I went to the airport to meet my father. - Babamı karşılamak için havaalanına gittim.

Rain or shine, I will come to meet you at the station. - Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.

karşılamak
welcome

They waved flags to welcome the princess. - Prensesi karşılamak için bayraklar salladılar.

Whenever I walk by that teahouse, the boss always comes out to welcome me. - Her ne zaman o çayevine gitsem, patron beni karşılamak için dışarıya gelir.

karşılamak
{f} fulfill
karşılamak
satisfy

I was chosen to satisfy you. - Seni karşılamak için seçildim.

karşılamak
greet

Paul came to Rome to greet me. - Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.

Tom wasn't there to greet Mary. - Tom Mary'yi karşılamak için oradaydı.

karşılamak
supply
karşılamak
recoup
karşılamak
{f} take

Don't take the trouble to come and meet me. - Gelip beni karşılamak için zahmet etmeyin.

karşılamak
{f} provide

He works day and night to provide for his family. - O, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için gece gündüz çalışır.

He has a wife and two young children to provide for. - O ihtiyaçlarını karşılamak için bir karıya ve iki küçük çocuğa sahiptir.

karşılamak
make something up
karşılamak
take care of
karşılamak
block up
karşılamak
counter to
karşılamak
welcoming
karşılamak
fill
karşılamak
dated
karşılamak
make up for something
karşılamak
confront
karşılamak
greet with
karşılamak
cover

That's enough money to cover the expenses. - O, masrafları karşılamak için yeterli paradır.

I have to cover his loss. - Onun kaybını karşılamak zorundayım.

karşılamak
{f} provision
karşılamak
go far
karşılamak
counter
karşılamak
face
karşılamak
respond
karşılamak
salute
karşılamak
receive
karşılamak
fulfil
cesaretle karşıla
chin up
karşılamak
to remedy; to prevent
karşılamak
counterpoise
karşılamak
answer
karşılamak
to welcome, to receive; to receive, to greet with; to meet, to cover; to compensate; to block up
karşılamak
make amends
karşılamak
recompense
karşılamak
(zarar) redress
karşılamak
countervail
karşılamak
compensate
karşılamak
to go to meet; to welcome
karşılamak
counterbalance
karşılamak
(haber vb.) receive
karşılamak
to respond to, react to
karşılamak
to cover, pay; to be enough (for), meet (a need)
karşılamak
encounter
karşılamak
take&advantage&of
Türkisch - Türkisch

Definition von karşıla im Türkisch Türkisch wörterbuch

karşılamak
Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek: "Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi."- N. Cumalı
karşılamak
Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak
Karşılamak
istikbal etmek
karşılamak
Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek: "Belgrad, Türkiye Cumhuriyeti başvekilini karşılamaya hazırlamıştır."- F. R. Atay
karşılamak
Önlemek, durdurmak
karşılamak
Dışardan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek
karşılamak
Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak: "Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz."- B. Felek. Önlemek, durdurmak
karşılamak
Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak
karşılamak
Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek
karşıla
Favoriten