kar'

listen to the pronunciation of kar'
Englisch - Türkisch

Definition von kar' im Englisch Türkisch wörterbuch

kâr etmek
Make a profit, profit, gain, reap a profit
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) Gülsuyu kabı
(Osmanlı Dönemi) (KUR') (C.: Ekrâ) Cem'etmek, toplamak
(Osmanlı Dönemi) Kabak
(Osmanlı Dönemi) Okumak, kıraat
(Osmanlı Dönemi) Savt. Avâz. Ses
(Osmanlı Dönemi) Vurmak. Çakmak. Kapı çalmak
(Osmanlı Dönemi) Eti soyulmuş kemik
KAR'
(Osmanlı Dönemi) İki hörgüçlü deve
KAR'
(Osmanlı Dönemi) Arslan eniği
kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
kar tüpü
(Çevre) Herhangi bir yerde birikmiş kardan dikey kesitte örnek almak için kullanılan, kar örneği alındıktan sonra kolayca açılabilir şekilde düzenlenmiş boru. Kar örnekleyici aleti ile alınan örnek, değişikzamanlarda, değişik yoğunlukta yağan kar miktarını belirlemek ve var olan kar paketinin, kar deposunun erimesi durumunda ortaya çıkacak su miktarını saptamak için önemlidir. Amerika”da kullanılan karörnekleyicilerin üzerinde alınan karın yüksekliğine göre eşdeğer su miktarını gösterir ıskalalar vardır. Aletin kar içerisine rahatça sokulabilmesi için bir ucu keskinleştirilmiş alüminyum boru kullanılmaktadır
kar örnekleyici
(Çevre) Herhangi bir yerde birikmiş kardan dikey kesitte örnek almak için kullanılan, kar örneği alındıktan sonra kolayca açılabilir şekilde düzenlenmiş boru. Kar örnekleyici aleti ile alınan örnek, değişikzamanlarda, değişik yoğunlukta yağan kar miktarını belirlemek ve var olan kar paketinin, kar deposunun erimesi durumunda ortaya çıkacak su miktarını saptamak için önemlidir. Amerika”da kullanılan karörnekleyicilerin üzerinde alınan karın yüksekliğine göre eşdeğer su miktarını gösterir ıskalalar vardır. Aletin kar içerisine rahatça sokulabilmesi için bir ucu keskinleştirilmiş alüminyum boru kullanılmaktadır
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
KAR VE KİSB
(Hukuk) Kar ve kazanç
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu
kar baykuşu
İskandinavya ve kuzey kürede yaşayan koyu renk benekli büyük baykuş (Nyctes scandica)
kar dikeni
Diş otugillerden, pembe çiçekli bir tür çalı (Acantholimon echinus)
kar etmek
Kazanç elde etmek, yarar sağlamak
kar etmek
Etki yapmak
kar etmek
İyi gelmek, etkisi iyi olmak
kar haddi
Kazanç sınırı
kar helvası
İcat edenlerin bile beğenmedikleri şey
kar helvası
Pekmez karıştırılmış kar
kar ispinozu
Asya ve Avrupa'nın yüksek yerlerinde, karlık bölgelerde yaşayan serçeye benzer küçük ötücü kuş (Montifringilla nivalis)
kar kuyusu
Yazın kullanılmak üzere içinde kar saklanan kuyu, karlık
kar kuşu
Serçegillerden, karlı dağların doruklarında yaşayan, bacakları ve parmakları tüylü bir kuş (Plectrophenax nivalis)
kar marjı
Ortaklıkların ürünlerini satışında göz önünde tuttukları kâr oranı
kar merkezi
Bir işletmenin veya şirketin kendi kâr veya zararlarından sorumlu olarak çalışan, yerine göre tamamen bağımsız davranabilen birimi
kar paylaşımı
Bir işletmenin ve şirketin yıl sonu kârlarından çalışanlarına, bir teşvik yöntemi olarak pay verilmesi
kar payı
Bir işletmenin maliyet giderleri ve zararları çıkarıldıktan sonra kalan net kârın pay senedi başına düşen bölümü, temettü hissesi
kar payı
Herhangi bir malın maliyet fiyatı üzerine konulan ve satıcıya kalan kazanç
kar sapanı
Kayarken kayak uçlarını birbirine yaklaştırma, arka uçlarını ise birbirinden uzaklaştırmayla sağlanan frenleme durumu
kar çiçeği
Süsengillerden, beyaz ve pembe çiçekler açan soğanlı bitki (Leuconium)
Englisch - Englisch
Türkisch - Englisch

Definition von kar' im Türkisch Englisch wörterbuch

kâr
profit

Tom had a share in the profits. - Tom'un kar payı vardı.

He has done this for profit. - O, kar etmek için bunu yaptı.

kar
snow

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

It will probably snow tomorrow. - Yarın muhtemelen kar yağacak.

kâr payı
dividend

The bank has raised its dividend by 20%. - Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.

kar taneciği
flake
kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar yağmak
snow
kâr
capital

Most French people are against capital punishment. - Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.

Karakorum is the early capital city of Mongolia. - Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.

kâr marjı
markup
kar yağışlı
snowy
kâr
gain

Perry decided to gain information from Drake. - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

kâr oranı
spread
kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar kaplı (dağ/tepe)
snow-capped
kar-zarar
(Ticaret) gain or loss
kar ayakkabısı
Snowshoe
kar fırtınalı
snow stormy
kar fırtınası
Snow storm
kar kazanmak
To earn profits
kar küreği
snow shovel
kar taneleri
snowflakes
kar topu
snow ball
kar tüpü
(Çevre) Snow sampler
kar çiçeği
leucojum
kar örnekleyici
(Çevre) Snow sampler
kar örneği
snow samples
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kabuk tutmuş kar
(Askeri) shallow crusted snow
kahverengi kar
(Meteoroloji) brown snow
kar adam
abominable snowman
kar arabası
snowmobile

He bought himself a snowmobile. - O kendine bir kar arabası satın aldı.

Tom's snowmobile is broken. - Tom'un kar arabası kırık.

kar ayakkabısı
snowshoes
kar ayakkabısı
racquet
kar ayakkabısı
racket
kar ayakkabısı ile yürümek
snowshoe
kar basmak
1. for snow to cover up/bury. 2. to store in (a cool place) for summer use
kar beyazı
Snow White
kar beyazı
snowy

My grandfather has snowy white hair. - Büyükbabamın kar beyazı saçı var.

kar birikintisi
drift
kar bıçağı
snowplow blade
kar dişi
icicle
kar düşmek
(snow) to fall
kar düşmek
to snow (on a place)
kar fırtınası
snowstorm

A heavy snowstorm kept us from going out. - Yoğun bir kar fırtınası dışarı çıkmamızı engelledi.

Driving through that snowstorm was a nightmare. - O kar fırtınasında araba sürmek bir kabustu.

kar fırtınası
blizzard

There will be a blizzard. - Bir kar fırtınası olacak.

Tom and Mary were trapped by a blizzard. - Tom ve Mary bir kar fırtınası tarafından kapana kısıldılar.

kar gibi
snow-white
kar gibi
snowy
kar gibi
Snow White
kar gözlüğü
snow goggles
kar hastası
snow bunny
kar helvası
snow mixed with molasses
kar ispinozu
snow bunting
kar ispinozu
snowbird
kar kaplı
snow-capped
kar kazı
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ördekgiller) snow goose
kar kuyusu pit
for preserving snow for summer use
kar körlüğü
snow blindness
kar körü
snowblind
kar kızağı
bobsleigh, toboggan
kar lastiği
snow tire
kar lâstiği
tire chain
kar meraklısı
snow bunny
kar parsı
(vaşak) ounce
kar parsı
snow leopard
kar parçası
very fair-complexioned
kar raketi
racket
kar raketi
racquet
kar serçesi
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: ispinozgiller) white-winged snowfinch
kar siperi
snow fence
kar süpürücü
snowplow; snowblower, snow thrower
kar sınırı
snow line, snow limit
kar taneciği
snowflake

Every snowflake is unique. - Her kar taneciği benzersizdir.

kar taneciği
fleck of snow
kar tavuğu
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: bağırtlakgiller, ormantavuğugiller) ptarmigan
kar temizleme aracı
snowplough
kar temizleme aracı
snowplow

The snowplow cleared the snow from the street. - Kar temizleme aracı caddeden karı temizledi.

The first snowplows were drawn by horses. - İlk kar temizleme aracı atlar tarafından çekildi.

kar temizleme makinesi
snow plough
kar tepeciği
snowbank
kar topu
a) snowball b) white and round
kar topu
1. snowball. 2. very fair-complexioned and plump (child)
kar topu atmak
to snowball
kar topu oynamak
to have a snowball fight
kar topu oynamak
to play snowball
kar tutmak
for snow to stick
kar tutmak
(snow) to stick
kar yağmak
to snow
kar yağıyor
It's snowing
kar yağışı
snows
kar yağışı
fall of snow
kar yağışı miktarı
snowfall
kar yükü
snow load
kar yığıntısı
snowdrift
kar zarar hesabı
(Hukuk) profit and loss account
kar zinciri
safety chain
kar zinciri
skid chain
kar ölçeği
snow gauge
kayakla kar sıçratma
snowplough
kayakla kar sıçratma
snowplow
kâr
catch

My wife catches colds easily. - Karım çok çabuk soğuk kapar.

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

kâr
pay dirt
kâr
avails
kâr
return

I bought him a drink in return for his help. - Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

kâr
avail

Tickets are available for $30 per couple or $20 per single reservation. - Biletler çift başına 30 Dolar ya da tek bir rezervasyon için 20 Dolar karşılığı mevcuttur.

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
kâr amacı gütmeyen
nonprofit, benevolent
kâr amacı gütmeyen
nonprofit
kâr amaçlı
for gain
kâr birikimli hisse senedi
cumulative preference shares
kâr bırakmak
leave a profit
kâr bırakmak
to yield a profit
kâr bırakmak
to bring profit
kâr dağıtımı
profit sharing
kâr eden şirket
(Hukuk) (firma) profit-making company (firm)
kâr ederek satmak
sell to the trade
kâr etmek
1. to profit, make a profit. 2. to help, be effective
kâr etmek
a) to make a profit b) to help, to work
kâr etmek
be in pocket
kâr etmeyen
nonprofit
kâr etmeyen
unprofitable
kâr etmeyen
unproductive
kâr gayesi gütmeyen
nonprofit
kâr getirme yüzdesi
productivity
kâr getirmek
sell at a premium
kâr getirmek
to bring profit, to pay, to yield, to bring sb in sth
kâr getirmek
to yield a profit
kâr haddi
limit on profits
kâr haddi
profit limit, rate of profit
kâr hissesi
fin . dividend, share of the profits
kâr ile birlikte değeri
dividend on
kâr ile birlikte değeri
cum dividend
kâr ile yeniden yatırım yapmak
plough back
kâr ile yeniden yatırım yapmak
plow back
kâr için
for gain
kâr kalmak
to remain as profit
kâr kuponu
dividend warrant
kâr kuponu
dividend coupon
kâr oranı
rate of profit
kâr paylı
participating
kâr paylı hisse senedi
participating share
kâr payı
fin 1. profit margin. 2. dividend, share of the profits
kâr payı
bonus
kâr payı
premium
kâr payı
share

Tom had a share in the profits. - Tom'un kar payı vardı.

He claimed his share of the profits. - Kar payını talep etti.

kâr payı
percentage
kâr payı
percent
kâr ve
zarar/ zarar profit and loss
kâr ve zarar
profit and loss
kâr ve zarar hesabı
profit and loss account
kâr zarar
cetveli income account, profit and loss statement
eriyen kar
slosh
beklenen kar
expected profit
cüzi kâr
insignificant earnings
ekonomik kar
economic profit
fiktif kar
(Ticaret) fictitious profit
hisse başına kar
(Ticaret) earnings per share
kuru kar
(Havacılık) dry snow
kırmızı kar
(Meteoroloji) red snow
siyah kar
(Çevre) black snow
suni kar
artificial snow
taze kar
(Çevre) fresh snow
teknik kar
(Sigorta) technical profit
yüksek kar
(Ticaret) high profit
faiz, vergi ve amortisman öncesi kâr
EBIDTA;earnings before interest, tax, depreciation and amortization