She was beguiled by his sweet words.
- Onun tatlı sözleriyle kandırıldı.
I underestimated teenagers' ability to delude themselves.
- Kendilerini kandırmak için gençlerin yeteneğini hafife aldım.
Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
- Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
You cannot be a blood donor.
- Sen bir kan verici olamazsın.
That poor family lives from hand to mouth every month.
- O yoksul aile her ay kıt kanaat geçiniyor.
Sami fooled his family.
- Sami ailesini kandırdı.
He's a man of flesh and blood.
- O etten ve kandan oluşan bir adam.
He is a man of flesh and blood with all his flaws.
- O tüm kusurları ile birlikte etten ve kandan oluşan bir adamdır.