Definition von kanalli im Türkisch Englisch wörterbuch
- kanallı
- splined
- kanal
- canal
The Panama Canal connects the Atlantic with the Pacific.
- Panama Kanalı Atlantiği Pasifikle bağlar.
The treaty gave the United States a canal zone.
- Anlaşma, Amerika Birleşik Devletleri'ne bir kanal bölgesi verdi.
- kanal
- channel
She failed in her attempt to swim the Channel.
- Kanal'ı yüzerek geçme planları suya düştü.
You can hear English on Channel 1, and Japanese on Channel 7.
- Kanal 1'de İngilizce, ve Kanal 7'de Japonca dinleyebilirsin.
- kanal
- {i} conduit
- kanal
- via
- kanal
- duct
I was told my tear duct was blocked.
- Bana gözyaşı kanalımın tıkandığı söylenildi.
- kanal
- {i} pass
This ship is too big to pass through the canal.
- Bu gemi, kanaldan geçmek için fazla büyük.
The ship passed through the Panama Canal.
- Gemi Panama Kanalından geçti.
- kanal
- (Ticaret) toll
- kanal
- (Otomotiv) port
- kanal
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) line link
- kanal
- (Otomotiv) well
- kanal
- (Bilgisayar) channelchannel
- kanal
- (Arılık) rabbet
- kanal
- (İnşaat) rebate
- kanal
- (Biyoloji) isthmus
- kanal
- grooves
- kanal
- rails
- kanal
- chase
- kanal
- vaso-
- kanal
- raceway
- kanal
- waterway
A river and a canal are both types of waterway.
- Bir nehir ve bir kanal her ikisi de su yolu türüdür.
- kanal
- (Dilbilim) medium
- kanal
- trough
- kanal
- play to
- kanal
- pore
- kanal
- dyke
- kanal
- ditch
- kanal
- aqueduct
- kanal
- {i} sluice
- kanal
- aquila
- Merkezi İstihbarat Başkanı; çift kanallı dolaşım
- (Askeri) Director of Central Intelligence; dual channel interchange
- kanal
- gully
- kanal
- chamfer
- kanal
- groove, channel; mortise
- kanal
- communications channel, television channel
- kanal
- gullet
- kanal
- dike
I live near the dike.
- Kanalın yanında yaşıyorum.
We live near the dike.
- Kanala yakın yaşıyoruz.
- kanal
- culvert
- kanal
- meatus
- kanal
- vessel
- kanal
- drain
The drain is clogged again.
- Kanalizasyon tekrar tıkanmış.
- kanal
- chute
- kanal
- passage
- kanal
- (Anatomi) duct, canal
- kanal
- groove
- kanal
- drain, duct; chute; canal; (televizyon) channel; canal, duct
- kanal
- station
He took the video to a local TV station.
- Bir yerel televizyon kanalı için video çekti.
- kanal
- flume
- kanal
- vaso
- kanal
- coulisse
- kanal
- watercourse
- sevkıyat kontrol timleri; tek kanallı verici
- (Askeri) shipping control teams; single channel transponder
- tek kanallı
- single-channel
- tek kanallı kara ve hava indirme telsiz sistemi
- (Askeri) single-channel ground and airborne radio system
- tek kanallı verici enjeksiyon sistemi
- (Askeri) single channel transponder injection system
- tek kanallı verici sistemi
- (Askeri) single channel transponder system
- tek kanallı verici çok yüksek frekans alıcısı
- (Askeri) single channel transponder ultrahigh frequency (UHF) receiver
- çift kanallı
- (ses bandı) twin track
- çok kanallı
- multichannel