O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- He is taking an advanced course in Esperanto.
Buluşma tarihini ileri aldık.
- We advanced the date of the meeting.
Askerler şehre doğru ilerledi.
- The soldiers advanced toward the town.
Ordu nehir boyunca yavaşça ilerledi.
- The army slowly advanced across the river.
Onun ilerlemiş yaşı onun bir iş bulmasını engelliyor.
- His advanced age prevents him from getting a job.
Bu ülkenin askerî gücü çok gelişmiştir.
- The military power of this country is very advanced.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- Advanced countries must give aid to developing countries.