kaldırma

listen to the pronunciation of kaldırma
Türkisch - Englisch
removal
{i} elevation
raising
lift

Tom didn't lift a finger to help. - Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.

This desk was too heavy for Patty to lift. - Bu masa Patty'nin kaldırması için çok ağırdı.

heave
heaving
pickup
superelevation
uptake
lifting

Can you manage lifting this box? - Bu kutuyu kaldırmayı başarabilir misin?

My hobby is weight lifting. - Hobim ağırlık kaldırmak.

abolition
hoist
defeasance
lift, lifting, hoist
erection
(Tıp) abduction
cease
removing

I'd suggest removing the comma. - Ben virgülü kaldırmayı öneririm.

The error is still there. Is there still no chance of removing it? - Hata hâlâ orada. Hâlâ onu kaldırma şansı yok mu?

repeal

We request that they repeal this law. - Biz onların bu yasayı yürürlükten kaldırmalarını istiyoruz.

The Republicans want to repeal Obamacare. - Cumhuriyetçiler Obamacare'i yürürlükten kaldırmak istiyor.

rouse
boost
hoisting
(Askeri) buoyancy
deletion
{i} rearing
revocation
uninstallation
endurance
kaldırmak
raise

You have to raise your hand if you want to speak at the meeting. - Toplantıda konuşmak isterseniz elinizi kaldırmak zorundasınız.

kaldırmak
lift

Tom is too weak to lift himself. - Tom kendini kaldırmak için çok cılız.

This stone is too heavy to lift. - Bu taş kaldırmak için çok ağır.

kaldırmak
remove

I had to remove the panel in order to access the computer. - Bilgisayara ulaşabilmek için paneli kaldırmak zorunda kaldım.

This packaging is hard to remove. - Bu ambalajı kaldırmak zordur.

kaldırma. kal' etme
removal. Stay 'to
kaldırma akımı
abolitionism
kaldırma flabı
lift flap
kaldırma kapasitesi
lifting capacity
kaldırma katsayısı
lift coefficient
kaldırma kuvveti
buoyancy, lift
kaldırma merkezi
centre of lift
kaldırma silindiri
lifting cylinder
kaldırma sütunu
mast
kaldırma tertibatı
lifting device
kaldırma ve mekanik taşıma araçları
(Hukuk) lifting and mechanical handling appliances
kadeh kaldırma
toast

Gentlemen, I'd like to propose a toast. - Beyler, kadeh kaldırmak istiyorum.

kaldıraç ile kaldırma
pry
kaldırmak
take up
kaldırmak
{f} carry
kaldırmak
{f} hold
yürürlükten kaldırma
revocation
kaldırmak
endure
kaldırmak
turn up
Kaldırmak
unload
kaldır
uninstall
kaldır
cock up
kaldır
{f} removed

We removed the old furniture. - Eski mobilyayı kaldırdık.

There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed. - Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.

kaldır
deinstall
kaldırmak
abolish

If God really existed, it would be necessary to abolish him. - Eğer tanrı gerkçekten var olsaydı, onu ortadan kaldırmak gerekli olabilirdi.

kaldırmak
elevate
kaldırmak
{f} take off
kaldırmak
get somebody up
kaldırmak
dismantle
kaldırmak
put something away
kaldırmak
take

At a Japanese-style inn, they take care of your every need, so you don't have to lift a finger. - Japon tarzı bir handa, onlar her türlü ihtiyacınla ilgilenirler, bu nedenle parmağını kaldırmak zorunda kalmazsın.

They don't want to protect your freedoms. They want to take them away. - Onlar özgürlüklerini korumak istemiyorlar. Onlar onları ortadan kaldırmak istiyorlar.

halter kaldırma
weight lifting
kaldır
(Bilgisayar) dismount
kaldır
(Bilgisayar) remove

There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed. - Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.

She removed the dishes from the table. - Bulaşıkları masadan kaldırdı.

kaldır
(Bilgisayar) unmount
kaldırmak
cock
kaldırmak
raise up
kaldırmak
hold up
kaldırmak
void
kaldırmak
wake
kaldırmak
do
kaldırmak
abrogate
kaldırmak
pinch
kaldırmak
(Askeri) weigh

When you're about to have exams, lifting weights really does relieve stress, and it's also good for your mind and body. - Sınavlarınız olduğu zaman, ağırlık kaldırmak gerçekten stresi azaltır, ve bu zihniniz ve bedeniniz için de iyidir.

My hobby is weight lifting. - Hobim ağırlık kaldırmak.

kaldırmak
move
kaldırmak
cock up
kaldırmak
stomach
kaldırmak
set aside
kaldırmak
steal
kaldırmak
uplift
kaldırmak
take something off
kaldırmak
repeal

The Republicans want to repeal Obamacare. - Cumhuriyetçiler Obamacare'i yürürlükten kaldırmak istiyor.

yürürlükten kaldırma
repeal

I think they should repeal that law. - O yasayı yürürlükten kaldırmaları gerektiğini düşünüyorum.

We request that they repeal this law. - Biz onların bu yasayı yürürlükten kaldırmalarını istiyoruz.

kaldır
{f} lift

He wouldn't even lift a finger. - Bir parmağını bile kaldırmazdı.

Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift? - Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?

kaldır
raise up
kaldır
{f} lifting

My wrists were sore after lifting wieghts. - Ağırlıklar kaldırdıktan sonra bileklerim ağrıdı.

He hurt his arm lifting so much weight. - Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.

kaldır
{f} cock
kaldırmak
take away
kaldırmak
rear
kaldırmak
revoke
kaldırmak
put up
kaldırmak
heave
kaldırmak
hoist
kaldırmak
prise
kaldırmak
elide
kaldırmak
support
kaldırmak
pry
kaldırmak
tilt up
kaldırmak
bear
kaldırmak
axe
kaldırmak
cancel
kaldırmak
sustain
el kaldırma
hand lift
kaldırmak
give smb. a lift
suyun kaldırma kuvveti
(Mühendislik) (Natural) buoyancy of water
Irk Ayrımını Kaldırma Komitesi
(Hukuk) Committee on the Elimination of Racial Discrimination
Kaldırmak
omit
Kaldırmak
dismount
atama kaldırma
deallocation
bayrak kaldırma
flag
bağlantıyı kaldırma
demount
bobin kaldırma
package lifting
bobin kaldırma donanımı
package lifter arm
cam kaldırma/indirme
window regulator
cenaze kaldırma
undertaking
dingil kaldırma tertibatı
tag axle lift
dingil kaldırma tertibatı
axle lifting device
diğer teknik engelleri ortadan kaldırma
(Hukuk) removal of other technical barriers
entegre kaldırma sistemi
(Havacılık) integrated lift system
jet kaldırma kuvveti
(Havacılık) jet lift
kaldır
hoick
kaldır
uncheck
kaldır
upheave
kaldır
(Biyoloji) erect
kaldır
raiseup
kaldır
hoicks
kaldır
unchecked
kaldırmak
arouse
kaldırmak
deration
kaldırmak
get up
kaldırmak
boost
kaldırmak
to abolish, do away with
kaldırmak
to flush, start (game)
kaldırmak
to cause (something) to peel off in layers. kaldırıp atmak to get rid of, throw away
kaldırmak
blank out
kaldırmak
clear away
kaldırmak
perk
kaldırmak
jack

You'll have to jack up the car. - Arabayı kriko ile kaldırmak zorunda kalacaksın.

kaldırmak
lift up
kaldırmak
(Konuşma Dili) to kidnap
kaldırmak
to dispatch (a vehicle), signal (a vehicle) to go
kaldırmak
heft
kaldırmak
clear
kaldırmak
(baş) poise
kaldırmak
to put (something) away or out of reach
kaldırmak
to lift, to raise, to hoist, to elevate; to erect; to carry; to remove; to cancel, to abolish, to annul, to abrogate, to do away with sth; to void; to put sth away; to clear sth away; to wake (sb up), to get sb up; to carry, to support, to bear; to stomac
kaldırmak
(for something) to bear, support
kaldırmak
blue pencil
kaldırmak
(Hukuk) (bir sistemi veya uygulamayı) to abolish
kaldırmak
move away
kaldırmak
to bear, endure, tolerate (someone's words or behavior)
kaldırmak
brook
kaldırmak
jack up

You'll have to jack up the car. - Arabayı kriko ile kaldırmak zorunda kalacaksın.

kaldırmak
to make (someone) stand up; to get (someone) up (from bed)
kaldırmak
to lift up, raise, elevate
kaldırmak
do away with

We must make every effort to do away with all discrimination. - Tüm ayrımcılığı ortadan kaldırmak için her türlü çabayı sarf etmeliyiz.

kaldırmak
erect
kaldırmak
slang to swipe, make off with, steal, lift
kaldırmak
bluepencil
kaldırmak
{f} upheave
kaldırmak
poise
kaldırmak
pick off
kaldırmak
scoop up
kaldırmak
{f} quash
kaldırmak
(Avrupa Birliği) waive
kaldırmak
pick up
kaldırmak
{f} upraise
kaldırmak
put away
kaldırmak
{f} uphold
kaldırmak
{f} reap
kaldırmak
{f} receive
kaldırmak
hist
kaldırmak
perk up
kaldırmak
pull up
kaldırmak
put aside
kaldırmak
put by
kontrolü kaldırma
decontrol
kreyn kaldırma kapasitesi
hoisting capacity of crane
kutuplaşmayı kaldırma
depolarization
lenger kaldırma halatı
(Askeri) catfall
ortadan kaldırma
removal
ortadan kaldırma
disposal
ortadan kaldırma
effacement
parayı tedavülden kaldırma
demonetization, taking money out of circulation
sağlığa kadeh kaldırma
pledge
suyun kaldırma kuvveti
buoyancy of water
sıfır kaldırma
zero suppression
sınırlamaları kaldırma
(Hukuk) lifting the restrictions, remove restrictions
tedavülden kaldırma
withdrawal
tedavülden kaldırma
retirement
toprak kaldırma
earth moving
yürürlükten kaldırma
rescission
yürürlükten kaldırma
abrogation
yürürlükten kaldırma
abatement
yürürlükten kaldırma
reversal
yürürlükten kaldırma
abolition, abrogation, repeal
yürürlükten kaldırma
desuetude
Türkisch - Türkisch
Kaldırmak işi
ilga
lağıv
kaldırma kolcusu
Haddelenmekte olan sıcak metali gelberi ile kaldırıp paso makinesine girişi sağlayan kimse
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) KEHM
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) LAGV
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) NASA
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) TAFH
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) TAYY
Kaldırmak
(Hukuk) REF ETMEK
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) TAHAMMÜL
Kaldırmak
lağvetmek
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) FEKK
Kaldırmak
(Osmanlı Dönemi) NEMY
baş kaldırma
Baş kaldırmak işi, isyan
kaldırmak
Çalmak, aşırmak
kaldırmak
Yükseltmek. Ürünü toplamak, taşımak. Çekmek, taşımak
kaldırmak
Alıp başka yere götürmek; toplamak
kaldırmak
Toplamak, taşımak
kaldırmak
Yok etmek, ortadan silmek: "Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır."- O. S. Orhon
kaldırmak
Toplamak: "Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar."- N. Cumalı
kaldırmak
Yukarı doğru hareket ettirmek
kaldırmak
Hastayı hastaneye götürmek: "Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesi'ne kaldırdılar."- A. Gündüz. Ölüyü gerekli töreni yaparak gömmek. Çalmak, aşırmak
kaldırmak
Uyandırmak
kaldırmak
Gerekli töreni yaparak gömmek
kaldırmak
Kaçırmak: "Yakın köyden kaldırdığı bir yosmayı sarhoş etmekle meşguldü."- S. F. Abasıyanık. İyi etmek, iyileştirmek
kaldırmak
Katlanmak, tahammül etmek
kaldırmak
Bir şeyden çokça satın almak
kaldırmak
Piyasadan çekmek
kaldırmak
Elin ulaşamayacağı yere koymak; saklamak
kaldırmak
Yukarı doğru hareket ettirmek: "Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık."- S. F. Abasıyanık
kaldırmak
Hastayı hastaneye götürmek
kaldırmak
Bulunduğu yerden almak
kaldırmak
Tayin etmek, atamak: "Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler."- M. Ş. Esendal
kaldırmak
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek: "Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir."- Anayasa
kaldırmak
Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lâğvetmek
kaldırmak
Katlanmak, tahammül etmek: "Doğrusunu isterseniz onu çoktan kapı dışarı etmeliydim, ama yüreğim kaldırmıyor, acıyorum."- S. F. Abasıyanık
kaldırmak
Uygun gelmek, götürmek, yakışmak
kaldırmak
İyi etmek, iyileştirmek
kaldırmak
Yükseltmek
kaldırmak
Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak
kaldırmak
Tayin etmek, atamak
kaldırmak
Çekmek, taşımak
kaldırmak
Kaçırmak
kaldırmak
Alıp başka yere götürmek
kaldırmak
Uyandırmak: "Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni."- Halk türküsü
kaldırmak
Yok etmek, ortadan silmek
kaldırma
Favoriten