Definition von kaldı im Türkisch Englisch wörterbuch
- remained
Jefferson remained calm.
- Jefferson sakin kaldı.
He remained silent for a while.
- O, bir süre sessiz kaldı.
- (Bilgisayar) remaining
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
- kaldı ki
- other than that, besides, moreover
- kal
- {f} remain
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
How many days will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
- kaldı ki
- other than that
- kaldı ki
- moreover
- parmak kaldı
- very nearly
- parmak kaldı
- almost
- kal
- devolve
- kal
- hover over
- kal
- {f} stay
I'd like to stay one more night. Is that possible?
- Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü?
We stayed overnight in Hakone.
- Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
- kal
- {f} staying
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
I'm now staying at my uncle's.
- Şu an amcamın evinde kalıyorum.
- kal
- {f} remaining
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- kaldı ki
- besides
- Tadı damağımda kaldı
- I still remember its delicious taste
- az kaldı
- (kalsın) almost, nearly
- az kaldı/kalsın
- almost, nearly
- boğazımda kaldı
- it sticks in my gizzard
- dikiş kaldı almost: Yanmasına dikiş kaldı
- It almost burned
- her boyayı boyadık da fıstıki mi kaldı?
- colloq . Even though we've yet to do the fundamental things, you're already talking about the finishing touches
- kal
- word, talk
- kal
- snub
- kal
- remains
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
- kendisi muhtac-ı himmet bir dede. (Nerde kaldı geriye himmet ede.)
- (Konuşma Dili) You can't expect any help from him since he's in need of help himself
- nerede kaldı ki how
- (in the world) can ...?: Bu işi bile yapamazken nerede kaldı ki o işi yapasın? As you can't even do this job, how in the world can you do that one?
- parmak kaldı almost
- very nearly
- çoğu gitti, azı kaldı
- Most of it is over, the end is near