I heard someone call my name in the crowd.
- Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
Go along with the crowd.
- Kalabalık ile birlikte gidin.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
- Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
The bus was very crowded. I wish I had taken a taxi.
- Otobüs çok kalabalıktı. Keşke bir taksiye binseydim.
Tom was surrounded by a horde of screaming fangirls.
- Tom bağıran fanatik kızlardan oluşan bir kalabalık tarafından çevrilmişti.
The busses are especially crowded during rush hour.
- Otobüsler özellikle işe gidiş geliş saatlerinde kalabalıktır.
My host family gave me a hearty welcome.
- Kalabalıki ailem bana sıcak bir karşılama yaptı.
The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
- Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
The angry mob wanted Jesus killed for blasphemy.
- Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.
A crowd of people gathered around the speaker.
- Sözcünün etrafında büyük bir kalabalık toplandı.
It is rude to point at people.
- İnsanları işaret etmek kalabalıktır.
The crowd pressed toward the gate.
- Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
Istanbul is the most populous city in Turkey.
- İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.
No city in Europe is as populous as Tokyo.
- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
There seems to be a big crowd gathering outside our office building.
- Ofis binamızın dışında toplanan büyük bir kalabalık var gibi görünüyor.
A crowd was gathering around him.
- Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.