The wall around the hut was made of human bones and on its top were skulls.
- Kulübe etrafındaki duvar insan kemiklerinden yapılmış ve onun üstünde kafatasları vardı.
She keeps a human skull on her desk.
- O, masasında bir insan kafatası tutuyor.
Tom has a tattoo of a skull on his chest.
- Tom'un göğsünde bir kafatası dövmesi var.