You can wait until the cows come home!
- İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!
I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
The rich have trouble as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
I am about as big as my father now.
- Şimdi yaklaşık babam kadar büyüğüm.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
I'm too old to do something like that.
- Öyle bir şeyi yapamayacak kadar yaşlıyım.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
You will get well in a week or so.
- Bir haftaya kadar iyileşeceksin.
You must keep the plan secret until someone notices it.
- Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.
To take something too far.
- Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
What does the bill amount to?
- Fatura ne kadar tutuyor?
The larger the amount of silver, the larger the amount of corruption.
- Gümüş paranın miktarı ne kadar büyük olursa, rüşvet o kadar büyük olur.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius.
- Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.
The population of Italy is about half as large as that of Japan.
- İtalya'nın nüfûsu, Japonya'nınkinin yaklaşık yarısı kadardır.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
To what degree can we trust him?
- Ne dereceye kadar biz ona güvenebiliriz?
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
He earns three times as much as I do.
- O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
Since he's crazy about movies, he watches as many movies as he can.
- O, filmleri çok sevdiği için, izleyebildiği kadar çok sayıda film izler.
Lucy has as many friends as I do.
- Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.
It's the best score up to now.
- O,şu ana kadar en iyi skordur.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
As far as I remember, he didn't say that.
- Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
Why don't you wait here while I finish what I'm doing?
- Neden yaptığımı bitirinceye kadar burada beklemiyorsun?
We had no choice but to wait for a while until the store opened.
- Mağaza açılıncaya kadar bir süre beklemekten başka seçeneğimiz yoktu.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
No matter what your profession, or how happy you may be in it, there are moments when you wish you had chosen some other career.
- Mesleğiniz ne olursa olsun, ya da bu meslekte ne kadar mutlu olursanız olun, diğer bir mesleği seçmiş olmayı istediğiniz anlar vardır.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.