Definition von kadındı im Türkisch Englisch wörterbuch
- female
- {a} belonging to the female, effeminate, kind, tender, soft, delicate, weak
- {n} the sex which bears yound
- Something of feminine sex or gender
- characteristic of or peculiar to a woman; "female sensitiveness"; "female suffrage"
- Having an internal socket, as in a connector or pipe fitting
- Female matters and things relate to, belong to, or affect women rather than men. female infertility. a purveyor of female undergarments male
- n One of the opposing, or unfair, sex
- characteristic of or peculiar to a woman; "female sensitiveness"; "female suffrage
- You can refer to any creature that can lay eggs or produce babies from its body as a female. Each female will lay just one egg in April or May. male Female is also an adjective. the scent given off by the female aphid to attract the male. male
- A female flower or plant contains the part that will become the fruit when it is fertilized. Figs have male and female flowers. male. female homosexuality female genital mutilation female circumcision
- an animal that produces gametes (ova) that can be fertilized by male gametes (spermatozoa)
- {i} one of the female sex, girl, woman
- Belonging to the sex which conceives and gives birth to young, or (in a wider sense) which produces ova; not male
- The probate inventory of a woman
- hembra
- Any part, such as a nut or fitting, into which another (male) part can be inserted Internal threads are female
- Someone of feminine sex or gender
- An individual of the sex which conceives and brings forth young, or (in a wider sense) which has an ovary and produces ova
- A part designed to receive into another (male) part Internal threads are female
- a person or animal that can give birth or lay eggs
- kadın
- woman
The woman eats an orange.
- Kadın bir portakal yiyor.
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
- kadın
- female
Do you prefer a male or female doctor?
- Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?
She will be the first female Japanese astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
- kadın
- women
Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
- Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- kadın
- broad
- kadın
- {i} she
She kept her valuables in the bank for safety.
- Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
- kadın
- {i} hen
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
- kadın
- {i} Jane
- kadın
- girl
Women and girls would cross over the street rather than meet him.
- Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.
Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
- Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
- kadın
- married woman
Why are you hanging around with a married woman?
- Neden evli bir kadınla aylak aylak dolaşıyorsun?
I'd never go out with a married woman!
- Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!
- kadın
- eve
Tom falls in love with every woman he meets.
- Tom tanıştığı her kadına âşık olur.
Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
- kadın
- wife
He left his wife and shacked up with a woman half her age.
- O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.
That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
- kadın
- petticoat
- kadın
- lady
The old lady got down from the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
The thief disguised himself as an old lady.
- Hırsız yaşlı bir kadın olarak kendini gizledi.
- kadın
- bird
- kadın
- skirt
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
- kadın
- femme
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
- kadın
- moll
- kadın
- the woman
- kadın
- (Argo) pussy
- kadın
- dame
- kadın
- lady's
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.
- kadın
- good at housekeeping
- kadın
- feme
- kadın
- gyno
- kadın
- distaff
- kadın
- gynous
- kadın
- prov. a title used after the names of older women
- kadın
- woman; married woman; lady; servant; female
- kadın
- (Konuşma Dili) cleaning woman; maid
- kadın
- woman who has lost her virginity
- kadın
- womenfolk
- kadın
- womankind
- kadın
- drag
- kadın
- ma