Would this be acceptable to you?
- Bu size göre kabul edilebilir mi?
There's a fine line between what's acceptable and what's not.
- Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.
He didn't agree to my proposal.
- Teklifimi kabul etmedi.
They agreed to work together.
- Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
Tom admitted that what Mary said was true.
- Tom Mary'nin söylediğinin doğru olduğunu kabul etti.
Everyone admitted that the earth is a sphere.
- Herkes dünyanın bir küre olduğunu kabul etti.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.
The accountant would not concede the mistake.
- Muhasebeci hatayı kabul etmezdi.
They agreed to work together on the project.
- Projede birlikte çalışmayı kabul ettiler.
The girl's parents agreed to her request.
- Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
We must accept life, for good or for evil.
- İster iyi olsun ister kötü olsun hayatı kabul etmeliyiz.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
In brief, you should have accepted the responsibility.
- Kısacası, sorumluluğu kabul etmeliydin.
I accepted her invitation.
- Onun davetini kabul ettim.
The professor I was arguing with finally conceded and said I was right.
- Tartıştığım profesör sonunda haklı olduğumu kabul etti.