kabiliyetli

listen to the pronunciation of kabiliyetli
Türkisch - Englisch
{s} talented

He's a talented writer. - O, kabiliyetli bir yazar.

He was very gifted and talented. - O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.

{s} gifted

He was very gifted and talented. - O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.

capable
highly gifted
able, capable, competent
intelligent
able, capable, competent, skilful yetenekli
(Elektrik, Elektronik) proficient
prone
smart
skilful
able
competent
clever
kabiliyet
{i} talent

He's a talented writer. - O, kabiliyetli bir yazar.

He was very gifted and talented. - O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.

kabiliyet
{i} capability
kabiliyet
ability

My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages. - Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.

The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume. - Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.

kabiliyet
skill
kabiliyet
aptitude
kabiliyet
competence
kabiliyet
skill variety
kabiliyet
predispose
kabiliyet
caliber
kabiliyet
natural ability
kabiliyet
faculty

Man is different from animals in that he has the faculty of speech. - İnsan oğlu konuşma kabiliyeti bakımından hayvanlardan farklıdır.

kabiliyet
ability, capability, competence
kabiliyet
prerogative
kabiliyet
aptness
kabiliyet
quality
kabiliyet
ability, capability, aptitude, competence yetenek
kabiliyet
instinct
kabiliyet
gift

He was very gifted and talented. - O çok kabiliyetli ve yetenekliydi.

kabiliyet
vocation
kabiliyet
dower
kabiliyet
accomplishments
kabiliyet
capacity

He must be able to pass the exam since he has the capacity. - İmtihanı geçebilmesi lazım, zira kabiliyeti var.

The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume. - Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.

kabiliyet
flair
kabiliyet
might
Türkisch - Türkisch
Yetenekli
KABİLİYET
(Osmanlı Dönemi) Dıştan gelen te'sirleri alabilme gücü
KABİLİYET
(Osmanlı Dönemi) İstidat, anlayış, kabul edebilirlilik. Kabul edici yüksek bir kuvvete mâlik olmak, olabilirlilik
Kabiliyet
(Osmanlı Dönemi) KUDRET
kabiliyet
Yetenek: "Köy kadınlarının taklitlerini bir maymun kabiliyetiyle yapıyor."- H. E. Adıvar
kabiliyet
Yetenek
kâbiliyet
(Osmanlı Dönemi) dıştan gelen tesirleri alabilme gücü; kabul edebilirlik, olabilirlik, kabul edici yüksek bir kuvvete sahip olmak
kabiliyetli
Favoriten