Don't tell crude jokes in the presence of my father.
- Babamın varlığında kaba şakalar yapma.
I was offended by her crude manners.
- Onun kaba davranışı tarafından rencide edildim.
Tom has a rough idea about how to solve the problem.
- Tom'un sorunun nasıl çözüleceği hakkında kabaca bir fikri var.
It was out of the ordinary for Chris to behave so roughly.
- Chris'in kabaca davranması sıradışı idi.
He's rude, arrogant and ignorant.
- O kaba, kibirli ve cahil.
Although he isn't ill-natured, he is not very kind.
- Kaba olmamasına rağmen, çok nazik değildir.
I dislike Chris because he is very rude and insensitive.
- Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.
The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
- Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
Sodium bicarbonate is commonly known as baking soda.
- Sodyum bikarbonat, yaygın olarak kabartma tozu olarak bilinir.
Don't judge me too harshly.
- Beni çok kaba şekilde yargılama.
What Tom said was disrespectful.
- Tom'un söylediği şey kabaydı.
I find his language vulgar.
- Onun dilini kaba buluyorum.
He's misunderstood because of his vulgar language.
- Kaba dili nedeniyle yanlış anlaşıldı.
Roughly half of America's fruits and vegetables come from California.
- Amerika'nın meyvelerinin ve sebzelerinin kabaca yarısı Kaliforniya'dan geliyor.
I'm roughly the same age as you.
- Kabaca seninle aynı yaştayım.
Why isn't it red and puffy?
- O neden kırmızı ve kabarık değil?