We listened with great care, not missing a single word.
- Bir tek kelime kaçırmadan büyük bir dikkatle dinledik.
I don't want there to be any chance of our missing the train.
- Treni kaçırmamızla ilgili herhangi bir ihtimal olmasını istemiyorum.
Tom had nothing to do with the kidnapping.
- Tom'un çocuk kaçırmakla ilgisi yoktu.
I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
- Ben Tom'un adam kaçırmaya karıştığını inanmayı zor buluyorum.
Al Capone was finally sent away for tax evasion.
- Al Capone sonunda vergi kaçırmaktan hapse atıldı.
Don't let this chance slip by.
- Bu fırsatı kaçırmayın.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
I don't want to miss my train.
- Trenimi kaçırmak istemiyorum.
I don't want to miss my flight.
- Ben uçuşumu kaçırmak istemiyorum.
No abduction had been reported in that town since 1965.
- 1965 yılından bu yana o kasabada hiçbir adam kaçırma olayı bildirilmemişti.
Tom had nothing to do with the kidnapping.
- Tom'un çocuk kaçırmakla ilgisi yoktu.
He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
Hearing about people kidnapping little children just makes my blood boil.
- Küçük çocukları kaçıran insanlar hakkında duymak kanımı kaynatıyor.
He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
Tom is running because he doesn't want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
Tom runs because he does not want to miss his train.
- Tom koşuyor çünkü trenini kaçırmak istemiyor.
I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
He does not pass up any opportunity to meddle in other people's business.
- O diğer insanların işine karışma fırsatını kaçırmaz.
Don't throw away a good opportunity.
- Güzel bir fırsatı kaçırma.
Sami and Layla were conspiring a kidnapping.
- Sami ve Leyla bir adam kaçırma planlıyorlardı.
Sami was planning a kidnapping.
- Sami bir adam kaçırma planlıyordu.
In a desperate attempt to escape, Tom hijacked a school bus but was quickly captured by the police.
- Kaçmak için olan umutsuz bir girişimde, Tom okul otobüsünü kaçırdı ama polis tarafından çabucak yakalandı.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
She was abducted by aliens from the planet Tatoeba.
- Uzaylılar tarafından Tatoeba gezegeninden kaçırıldı.
I dreamed I had been abducted by aliens.
- Uzaylılar tarafından kaçırıldığımı hayal ettim.
Tom smuggled a bottle of whiskey into Mary's hospital room.
- Tom Mary'nin hastane odasına bir şişe viski kaçırdı
I didn't want to pass up the chance of seeing Hong Kong, so I agreed to go on the trip.
- Hong Kong'u görme şansını kaçırmak istemedim, bu yüzden geziye gitmeyi kabul ettim.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
Al Capone was finally sent away for tax evasion.
- Al Capone sonunda vergi kaçırmaktan hapse atıldı.
He is accused of kidnapping.
- O, çocuk kaçırmakla suçlanıyor.
To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- Benim için sürpriz oldu, ünlü psikolog çocuk kaçırmakla suçlandı.